• DOLAR 32.349
  • EURO 35.128
  • ALTIN 2307.867
  • ...

Aylardan nisan, mevsimlerden Seyyidi insan. Bundandır ki Hz. Resulullah `ın dünyayı şereflendirmesinin anısına bayram atmosferinde geçen kutlu doğum etkinlikleriyle nefes alınıp veriliyor.  Şüphesiz “yeryüzünde şimdiye kadar gelmiş geçmiş hiçbir insan, O`nun kadar sevilmedi, O`nun kadar anılmadı. Yine hiçbir insan O`nun kadar özlenmedi.”

Bu sevdanın adı ne? bu aşkın kalp saraylarını şartsız ele geçirmesinin anlamı nedir? Zannedersem bu sorunun cevabı şu ayetlerdir. “Ezte`izu billah, vema erselnake illa rahmeten lilâlemin” (enbiya 107), “Kul in küntüm tuhibbunallahe fettebi`uni yuhbibkümüllah” ila axiril ayet(ali imran 31)

Âlemlere rahmet olarak gönderilen, Allah`ın sevgisine bedel uyulması gereken birini sevmekten öte şeref ve cazibe var mı?

Hem Allah (cc) insanoğlunu,  Eşref-i Mahlûkat; yani yaratılmışların en şereflisi olarak yaratmış ve insanların da en şereflisini peygamber efendimizi kılmıştır.

Bundandır ki Peygamberimiz doğumundan sonra ilk vahye kadar ALLAH tarafından korunmuş, ahlâkıyla insanlara önder olmuştur. Yıllardan 610, aylardan Ramazan, gecelerden Kadir iken Yetimlerin incisi dağlardan Nur, mağaralardan Hira`dayken meleklerden Cebrail sûrelerden Alak, emirlerden İkra`nın yer aldığı ilk 5 ayetle geliyor. İşte kutlu çağrı o vakit başlamış ve bu çağrı tüm insanlıkta yankı bulmuştur.

Halbûki O`nun doğduğu asırda dünyanın her tarafında cehalet, zulüm, karanlık ve ahlâksızlık almış başını yürümüştür. Allah inancı unutulmuş, insanlık ayaklar altına alınmış, dünya yaşanmaz hale gelmişti. Fakat O gelince her şey bir başka olmuş. O`nun vahiyden beslenen öğretileriyle tüm cahiliye adetleri bir bir terk edilmiş, çok kısa bir zamanda insanlığın iftihar tablosu diye adlandırdığımız Asr-ı Saadet dönemi aynı insanlar tarafından yaşanmıştır.

Yirmi üç yıl gibi kısa bir zaman sürecinde bütün dünyaya model olma özelliğine sahip bir iman ve ahlâk toplumu oluşmuştur.

Şimdi dönüp bir kendimize bakalım. Biz hangi çağın Müslümanıyız. Müslümanlığımız, sözde mi özde mi? Moda, spor, teknoloji ve gündelik koşuşturmadan sıra gelirse ya da söz açılınca “elhamdulillah Müslümanız”. Hani hayatımızın neresinde gaye, alıp verdiğimiz hangi nefeste var mana? 3 B döndü 3 S ye. Evet, Bilim, bilişim, bilgiden stres, savaş ve sefalete terfi etmişiz de bihaberiz. Ama bugün; artık ruhlar bir şey bekliyor, her şeyin madde olmadığını anlatan bir nur istiyor. 3 B`nin huzur getirmediğinin şuurundadır. Bu şuurda olanın, manevi açlığı gidermenin derdinde olan da artık bilecektir ki manevi boşluğun dermanı nebevidir. Böyle olursa insanoğlu, er-geç dönüp dolaşıp onun şefkât ve merhamet ikliminde yeni bir dirilişe erer ve dünyaya sevgiyi, barışı getirir.

Evet, eğer stres, savaş, sefalet, bunalım, huzursuzluk zincirlerinden azad olmak istiyorsak çare –salallahu aleyhi vesellem-dir. Son mesajın taşıyıcısı yani, insanlığın son davetinin sesidir O. O`nun doğumuyla karanlıklar boğulup, aydınlık bir çağ başladı. O`nun peygamberliğiyle, Allah insanlığa son mesajını sundu.

Bunun için Hz. Resulullah –salallahu aleyhi vesellem-i bir kez daha yeniden anlamak, O`nun hayata baktığı gibi bakmak, O`nun kalplere dokunduğu gibi dokunmak lazımdır. O`nun bize miras olarak bıraktığı değerleri hayatın içine taşımak ve yaşamak lazımdır.

Bu vesileyle geldi geçti 17 Nisan`da Diyarbekir Seyid-i İnsana biatını yeniledi. En büyük önder, en büyük öğretmen Muhammed –salallahu aleyhi vesellem-dir dedi. Ondan önce, ondan sonra da irili ufaklı birçok köy, belde, mahallle, ilçe ve il biatını yeniledi. Şimdi sıra İstanbul`da, şimdi sıra Batman`da ve şimdi sıra onlardan önce ve sonra Hz. Muhammed Mustafa`ya biatı yenileme yarışıyla güzelleşen yerlerde.  Rabbim tümünü kendi için kılsın. Sözün burasında “ne mutlu onu tanıyanlara, ne mutlu onu okuyup yaşayanlara!!!”  diyoruz. Vesselam.