• DOLAR 34.548
  • EURO 35.995
  • ALTIN 3001.68
  • ...

Bismillah…

İnsanoğlu tarih boyunca “yaşamın amacının ne olduğu” üzerinde kafa yormuş ve bunun neticesinde birçok beşeri “izm”ler ve ideolojiler türemiştir.

Materyalizm, sosyalizm, komünizm, nihilizm, hedonizm ve yüzlercesi…

Hepsi de vahye karşı konumlanarak sadece dünyayı ve maddeyi esas almışlardır.

Öncesinde ilahi kaynaklı olan ancak sonrasında tahrif edilen Yahudilikte ise nihai hedef tamamen para ve güce ulaşmaktır.

Hıristiyanlıkta da her ne kadar ruhbanlık yani öte dünya esas alındığı görüntüsü olsa da gerçekte kilisenin yine ekonomik ve siyasi alanlarda yegâne söz sahibi olma gayreti içerisinde olduğu görülmektedir. Ortaçağda yaptığı işkence ve katliamları ile bilinen Engizisyon mahkemelerinin bu amaca hizmet ettiği ortadır.

Şahit olduğumuz üzere İslam dışındaki tüm sistemler sadece dünyayı ve maddeyi merkeze almıştır. Bu sebeple kapitalizm tüm izm’lere ve ideolojilere galip gelirken sadece İslam’ı mağlup edememiştir.

Esasında cevabı bizim için hayati öneme haiz olan soru, İslam’da yaşamın nihai hedefi nedir?

Başka bir deyişle İslam, eğitim felsefesinde kâmil insan yetiştirirken ve kâmil toplum inşa ederken asıl olarak neyi hedeflemektedir?

Abid bir insan yetiştirmek midir?

Adil bir insan yetiştirmek midir?

Arif bir insan yetiştirmek midir?

Âlim bir insan yetiştirmek midir?

Özgür bir insan yetiştirmek midir?

Bunlardan başkalarını da sayabiliriz.

                Tüm bunlar İslam’a göre birer hedef olarak zikredilmiştir. Ancak nihai hedef bunlardan herhangi biri midir?

                Bu değerlere ulaşma yolunda ölçü, kriter ve kaynağımız da oldukça önemlidir.

                Esasında buhranlar içinde çırpınan insanlık ve İslam ümmetinin kurtuluşu bu mevzu ile ilintilidir.

                Örneğin Allah(cc) Kur’an-ı Kerim’de;

“Ben cinleri ve insanları ancak bana ibadet etsinler diye yarattım.” (Zariyat, 56) buyurmakta.

Görüldüğü gibi bu ayeti kerimede “ibadet” bir amaç olarak zikredilmiştir. Buradan yola çıkarak insanın nihai hedefi ve kemali ibadet iledir, diyebilir miyiz?

Hz. Ali’ye göre ibadet üç türlüdür.

“Bir kavim cennet karşılığında Allah’a ibadet ederse bu, tüccarların ibadetidir. Allah’tan korktuğu için ibadet ederse bu, kölenin ibadetidir. Allah’a şükretmek için ibadet ederse bu, özgürlerin ibadetidir.”

Bu ibadetlerin hepsi değerlidir. Ancak bu ibadetler arasında ciddi manada derece farkı vardır. İlk ikisinde faydalanma ve korkudan emin olma varken üçüncüsünde kemale erme vardır.

İsteyerek, severek ve sevda ile ibadet etme Allah(cc)’ı tanıma neticesinde mümkündür.

Marifettullah ve akabinde muhabbetullah…

“Vay o namaz kılanların haline ki:  Onlar kıldıkları namazdan gafildirler. Onlar (namazlarıyla) gösteriş yaparlar. Ufacık bir yardıma bile engel olurlar.” (Maun, 4-7)

Bu ayeti kerimelerde de gördüğümüz gibi amaç olan namaz ibadetinin de başka bir amacı vardır.

İslam’ın şartlarından İslam’ın; iman ve ibadetten ibaret olduğunu anlıyoruz.

Kelime-i şehadet getirmek iman ile alakalıdır. İman ise hakikati algılamakla ilgilidir. Diğer şartlar ise iman hakikatinin gerektirdiği amellerdir.

Bu ameller birer hedeftir. Bu hedeflerin nihai amacı ise mutlak hakikat olan ALLAH’tır.

Her şeye “bismillah” diyerek başlamak bu sebepledir.

Nihai hedefimiz ne ilimdir, ne adalet; ne sevgidir ne de ibadet.

Nihai hedefimiz tüm bunlarla Allah’ı tanımak ve Allah ile beraber olmak.

Allah için sevmek ve Allah için buğzetmek; Allah için almak ve Allah için vermek; Allah için öğrenmek ve Allah için öğretmek bizim şiarımızdır.

Allah(cc), tüm eksikliklerden münezzehtir. Bütün bunlar bizim mutlu ve güzel bir hayata ulaşmamız içindir.

İnsanlığın kurtuluşu ile İslam ümmetinin birliği ve dirliği ancak bu şuur ile hareket etmekle mümkün olur.

Sözün özü; eğitim felsefemiz “Allah ve insan” merkezli olmalı; eğitim sistemimiz bu felsefe üzerine tanzim edilmeli; ders kitapları ve müfredat bu realite üzerine hazırlanmalıdır.

Selam ve dua ile…