Ümmet, Son Sınavında!..
Bismillah…
Yarın Ramazan ayının son günü. Diğer gün bayram?..
Bugün yazmaya yöneldim ancak yazmak bana bu kadar zor gelmemişti. Ne yazayım, nasıl yazayım. Zihnime gelen her cümleyi aklım ve kalbim her nedense kabullen(e)miyordu.
İçinde bulunduğumuz hal-i pür melalimizi yazmak ya da meseleyi ele alıp konuşmak sahte bir rahatlamayı hissettireceğinden dolayı asıl sorumluluklarımızı yerine getirememekten mi çekiniyordum, bilemiyorum.
Mevzubahis konuyu kiminle konuştuğumda, TV’de haber programlarında geçtiğinde, sosyal medyada yazılanlarda, bilmem hangi alanın uzmanının yorum ve analizinde…
Duyuyoruz ve okuyoruz.
Ancak, üzüntümüzü dile getirmekten, kınamaktan ve lanetlemekten başka bir şey yapamıyoruz.
Aslında yapamadığımızdan değil çokça hesap-kitap taassubuna girdiğimizden yapmıyoruz.
Hele bir de İslam ülkelerinin liderlerinin ve hükümetlerinin bunu yapması…
Bir kısmının da suskun kalması ve hatta destek vermesi…
Aman Allah(cc)’ım, tam bir acziyet!..
Acaba diyorum?
Geçtiğimiz günlerde, İslam ülkelerinin liderleri siyonist şebeke ile normalleşmek için yarışırken Kudüs’e ve Mescid-i Aksa’ya yapılan bu operasyonu öngörmemişler miydi?
İslam coğrafyasında; Irak, Suriye, Yemen, Afganistan, Mısır ve Filistin …’de bunca kan ve gözyaşı siyonist ve haçlı terör birliklerinin doğrudan veya dolaylı müdahalesi ile gerçekleştiği bilinmez bir vakıa mı?
Biliniyor da rahat ve lüks içinde yaşamak; ömürlerini biraz daha uzatmak için mi vurdumduymaz davranılıyor, gereken gerektiği şekilde yapılmıyor?
Aman Allah(cc)’ım, tam bir zillet!..
Sarı öküz meselesini hiç mi duymadınız? Belli bir plan ve program dâhilinde parçala ve yut…
Yine büyük bir saldırı ve zulüm altında inlemekte Kudüs…
Tüm dünyanın gözü önünde, varılabilecek son radde…
Küresel Siyonist ve Evanjelist terör birliği Müslümanların ilk kıblesinde ümmete saldırmakta…
Hem de Kur’an-ı Hakim’in indirildiği kadr-u kıymeti yüksek olan mübarek gün ve gecelerde…
Bu Allah(cc)’a, Resulü(sav)’ne ve tüm Müslümanlara karşı açılmış savaşın alay edercesine ilanıdır.
Bu pervasızca saldırının en büyük nedeni, ümmetin dağınıklığı; deriz de deriz. Doğru da deriz.
İsrail, bir terör şebekesidir, deriz. BM, sadece siyonist ve haçlıların hamisidir, deriz. NATO, sadece İslam ülkelerine karşı kurulmuş askeri bir güçtür, deriz.
Yani, her şeyin farkındayız…
İslam ümmetinin birlik ve kardeşlik içerisinde hareket etmesi gerek, deriz. Müslümanların kendi inancına, değerlerine ve medeniyet kodlarına özgün sosyal, siyasal, ekonomik ve askeri teşkilat ve yapıları olmalı, deriz. Doğru deriz ama hiçbir şey yapmayız.
“Yapmayacağınız şeyleri demeniz Allah katında çok çirkin bir davranıştır.” (Saff, 3)
Mekke’nin fethi sürecinde Ebu Süfyan, Hz. Resululah(sav) ve kutlu ashabının yanından ayrılıp kavmine döndüğünde, sarf ettiği ifadelere dikkat edin…
“Ben öyle bir topluluk gördüm ki, hepsinin kalbi tek bir kalp olarak atıyordu. Onları mağlup etmeniz imkânsız.”
Yani, fethin ve kurtuluşun yolu tevhitten ve kardeşlikten geçer.
Sübhan olan Allah(cc)’ın çevresini bereketli kıldığı Mescid-i Aksa, inşallah ümmetin birliğini temin edecek...
Ben buna peygamberler ve sahabeler şehri; Selahaddin-i Eyyubi’nin torunlarının gözde şehri Diyarbekir’de yapılan etkinliklerde şahit oldum.
Herkes keşke, ses ve görüntü frekansları gibi bir yol olsa da hemen buradan Kudüs’e ulaşabilsem; Mescid-i Aksa’nın hoparlörlerinden “eyne Selahaddin diyen imamlara buyur, geldim, diyebilsem” arzularını hissettim.
Karanlıklarda yürüyen ümmetin, aydınlığa çıkma gibi bir niyeti varsa bunun yolu ancak Kudüs’te bir araya gelip Mescid-i Aksa’da hep birlikte iki rekât namaz kılmakla mümkündür.
Nefsine değil Allah(cc)’a baş eğip secde etmelidir.
Sözün özü; Ümmet istiklali ve istikbali için, Kudüs’te hayati ve son sınavını vermekte; ya esfel-is safiline düşerek kıyameti yaşayacak ya da Mescid-i Aksa’dan Miraç’a çıkarak tekrar kutlu fetihlere nail olacak…
Ramazan Bayramınız mübarek olsun.