• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...

Üniversiteler, bir ülkenin kalkınması ve bir toplumun refahı için başat kurumlardır. Bu kurumlarda görev verilenlerin atama işlemlerinin; adalet, rekabet ve ehliyet üzerine yapılması elzemdir. Çünkü; bilimsel, sanatsal ve teknolojik alanda yapılacak çalışmaların, uzmanlık gerektirdiği herkesin malumu…

Maalesef, Cumhuriyet tarihi boyunca, ülkemizde üniversitelerimiz; bilimsel çalışmaların yapıldığı kurumlardan ziyade, Boğaziçi Üniversitesi olaylarında şahit olduğumuz gibi, Batı kaynaklı ideolojilerin dayatıldığı ve çıkar çatışmalarının yaşandığı yerler olagelmiştir.

Üniversitelerdeki akademik personel ve yöneticilerin atanmasında; eş, dost, akraba ve siyasi/ideolojik yandaşlara torpil yapıldığı, ara ara kamuoyunun gündemine gelmekteydi.

YÖK; kayırma ve torpil üzerine bina edilen bu atamaların önüne geçmek için Öğretim Üyeliğine Yükseltme ve Atama Yönetmeliği’nde değişiklik yaptı.

 Resmi Gazete’de yayımlanan değişiklikte şu ifadelere yer verildi:

“… İlana başvuru koşulu olarak adayların lisansüstü tez veya uzmanlık tezi adlarının bir kısmı veya tamamı yazılamayacağı gibi ilanda sadece belirli bir adayı tanımlayan özel şartlara da yer verilemez.”

Ayrıca, YÖK Başkanı Sayın Yekta Saraç, akademisyen atamaları ile ilgili, üniversitelerin hal i pür melalini özetleyen, şu itiraflarda bulundu:

“… Profesör, Doçent ve Doktor Öğretim Üyesi kadrolarının özel şartlarında adaylara ait tez/uzmanlık tezi adlarının bir kısmı veya tamamı yazılamayacak. Ayrıca, ilanın özel koşulunda belirli bir adayı tanımlayan özel şartlara da yer verilemeyecek.”

Yani, şu an’a kadar, akademisyen alımı ilanları yoluyla “adrese teslim” atamalar yapılırken bundan sonra yapılamayacak.

YÖK’ün yaptığı bu yeni düzenlemeyi yerinde görüyor ve bu düzenlemenin pratize edilmesiyle üniversitelerimizin bilimsel çalışmalarda, dünyada ilk sıralara yükseleceğine inanıyorum.

Bununla birlikte, başta MEB bünyesinde yapılan personel ve yönetici atamaları olmak üzere tüm kurumlarımızın da YÖK'ün bu adamını takip etmesini temenni ediyoruz.

FİTNE POMPALAYAN UCUBE METİN KALDIRILDI…

Rahiplerin kontrolünde yönetilen bir Fransız okulunda liseyi okuyan, Türkçe ezan zulmünün mimarlarından biri olan, insanları kafataslarının ölçüsüne göre sınıflandıran, Hitler gibi uçuk ırkçı/faşist düşünceye sahip olan Reşit Galip tarafından 1933 yılında yazılmış ve uygulamaya konulmuş sloganik bir metindir, Öğrenci And’ı… 

Bu metin; çoğulculuğa ve farklılığa tahammül edemeyen ve bu nedenle de cumhuriyet kavramının mahiyeti ile yüzde yüz çelişen, tek parti ideolojik zihniyetinin ürünü olan bir metindi...

Bu metin; Çanakkale yapısına ve ruhuna aykırı olan, vatan topraklarını sevda edinmiş farklı etnik kökene sahip halkları ayrıştıran, çarpıştıran, düşmanlaştıran, küresel emperyal şeytanların ve taşeron terör örgütlerinin nemalandığı bir metindi…

Kadim medeniyet değerlerimizi, inancımızı, kültürümüzü, tarihimizi, duygu ve düşüncelerimizi yansıtan ve hak eden bir “and” metninden söz edilecekse o da merhum Mehmet Akif Ersoy’un yazdığı, İstiklal Marşı’dır.

Çünkü M. Akif Ersoy, İstiklal Marşı’nda; Kabil’in kendisini Habil’den üstün gören totaliter ve faşist anlayışı değil; Hz. Musa ile Hz. Harun arasında vaki olan hak, adalet ve yardımlaşma üzerine bina edilen kardeşliği esas almıştır.   

Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, okullarda öğrenci andının okunmasını sona erdiren MEB yönetmeliğini iptal eden Danıştay 8. Dairesi'nin kararını bozdu. Bu karar sonrası okullarda artık andımız okunmayacak...

Geleceğe dair ümitler yeşerten bir karar…

Kutlu ve mübarek olsun…

KÜRTÇE KURSU SONUNDA SERTİFİKA VERİLMELİ…

Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi ile Halk Eğitim Merkezi arasında imzalanan protokole dayalı olarak; Arapça, Farsça, Osmanlıca, Kürtçe, Zazaca ve Süryanice olmak üzere 6 dilde Medeniyet Dilleri Atölyesi adıyla kursların başlatılması, vatandaşlara yeni bir dil öğrenme fırsatı sunması ve toplumumuzun bünyesinde bulunan tüm dillerin sahiplenilmesi yönüyle hayli sevindirici...

Ancak, sonrasında Kürtçe’nin protokole dâhil edilmediği; bu sebeple kursun Kürtçe kısmının iptal edilebileceği ve kurs sonunda kursiyerlere sertifika verilemeyeceğinin söylenmesi esef verici…

Çok sayıda başvurunun yapıldığı Kürtçe kursu ile ilgili yaşanan sıkıntıların giderilmesi elzemdir.

Bu yönde olumlu adımların atılması birlik ve kardeşlik adına devam edilmeli…

Allah(cc)’a emanet olunuz.