EĞİTİM SİSTEMİMİZİN HEDEFLERİ NELER OLMALIDIR?.. (2)
Hasta olan; ağrısı ve sancısı olan insan tabii ki şikâyetlerini dile getirir. Ancak sadece şikâyetlerini dile getirmekle yetinmek acizliktir. Sancısını ağrı kesicilerle giderip iyileştiğini düşünmek akıllı olan birinin yapacağı bir davranış değildir. Akıllı insan; hastalığının sebebini tespit edip ilacını bulmaya; bulduktan sonra da azimle ve sabırla tedavisini uygulamaya çalışandır.
Elbette mevcut olan vahim durumumuzun sebeplerini araştırıp, tespitlerimiz üzerinden değerlendirme ve eleştiri yapmalıyız. Ancak eleştiriden daha fazla öz eleştiri yapacağız. Yaptığımız özeleştiri bizi harekete geçirmeli. Ne yapılması gerekiyorsa fiili olarak onu yapmalıyız.
Sadece suçlamak ve ayrıca çeşitli bahaneler ve mazeretler ileri sürmek derde deva; sadra şifa olmayacaktır.
"Melekler, nefislerine zulmeden kimselerin canlarını alırken: "Ne işte idiniz" deyince, bunlar: "Biz yeryüzünde güçsüz bırakılanlar idik" diyeceklerdir. Melekler de: "Allah`ın arzı geniş değil miydi? Hicret etseydiniz ya!" derler. İşte onların barınacakları yer cehennemdir; orası ne kötü bir barınaktır." (Nisa: 97)
Hicret etseydiniz ya!
Harekete geçseydiniz ya!
Çareler arasaydınız ya!
Çözümler üretseydiniz ya!
Peygamberiniz ve ashabı gibi…
Değer yargılarını özgürce yaşamak ve yaşatmak; gelecek nesillere aktarmak için öz vatanlarını geride bırakıp başka memleketlere yerleştiler.
Hz. Resulullah(sav), yaradanın emrettiği sistemi kurdu.
Yaradan en iyi bilen değil midir?..
Yapılacak tüm faaliyetleri maneviyatla yoğurmak için ilk önce mescit inşa etti. Çünkü Allah’a eğilmeyen baş herkesin önünde eğilir, dedi. Allah’ın adıyla yapılmayan işte hayır yok, dedi. İnancımız vazgeçilmezimizdir, dedi.
Habeş asıllı bir köle olan Hz. Bilal’i bir Arap kabilesinin ileri gelenlerinden olan Abdullah b. Abdurrahman ile kardeş kıldı. Üstünlük takvadadır, dedi. Düşmana karşı kardeşliğin gücünü öğretti. Ve ashab; biz Adem’in ve İslam’ın çocuklarıyız, diyerek; zamanın süper güçlerini dize getirdi.
Suffe Mektebini tesis ederek eğitim-öğretim çalışmalarına başladı. Bedir esirlerini 10 kişiye okuma yazma öğretme karşılığında azat etti. Ben ancak güzel ahlakı tamamlamak için ve ancak bir öğretmen olarak gönderildim, dedi. Selahaddinler, Fatihler bundan ilham aldı.
Bir su kuyumuz olsaydı, dedi. Hz. Osman yerinde durur mu? Müthiş bir ticari zeka ile bir yahudiden su kuyusu satın aldı. Yeraltı ve yerüstü kaynakları hususunda düşmana bağımlı olunmaması gerektiğini öğretti.
Pazar yeri tahsis etti. Böylece ticaretin başkalarının tekelinde bulunmaması ve böylelikle ekonomik alanda halkın sömürülmesinin önüne geçti.
Asr-ı saadetten bunun gibi yüzlerce misal getirerek bedevi bir toplumdan medeni bir toplumun nasıl bir eğitim felsefesiyle inşa edildiğini görebiliriz.
Ülkemiz tarım alanları ve su kaynakları yönünden zengin olmasına rağmen tohum ve çeşitli mahsullerde dışa bağımlıyız.
Hayvancılığa müsait imkânlarımız fazlasıyla mevcut olduğu halde dışarıdan et ithal etmekteyiz.
Yeteri kadar elektrik üretme potansiyelimiz olduğu halde elektrik ihtiyacımızın bir kısmını dışarıdan temin etmekteyiz.
İnsan ve beyin gücümüz yeterli düzeyde olduğu halde bilimsel ve teknolojik alanlarda tamamen tüketici konumundayız.
Tüm bu olumsuz durumların nedeni eğitim sistemimizden kaynaklıdır.
Dolayısıyla hayata müspet yönde etki eden, çözüm odaklı ve uygulamaya dayalı bir eğitim sistemimiz olmalı.
Allah’a emanet olunuz.