DÜNYA VE AHİRET DENGESİ -3-
Bugün özelde İslam ümmetinin, genelde tüm insanlığın duçar olduğu sıkıntılardan kurtuluşun yegâne yolunun, dünyayı “vahyin öğretileri” ekseninde imar etmekten geçtiğini; sonsuz olan ahiret hayatının, fani olan dünya hayatına bağlı olduğunu ve bu sebeple dünya hayatını küçümsemenin ve önemsiz saymanın vahim bir hata olacağını bilmemiz elzemdir.
Deseniz ki, ayet-i kerimelerde ve hadis-i şeriflerde dünya defaatle zemmedilmiş?..
“Dünya hayatı bir oyun ve eğlenceden başka bir şey değildir. Müttakî olanlar için ahiret yurdu muhakkak ki daha hayırlıdır. Hâlâ akıl erdiremiyor musunuz?” (En’am, 32)
“Dünya sevgisi bütün günahların başıdır.” (Hadisi Şerif)
Bu durum, Allah(cc)’ı bırakıp nefse kul olmaktır; ahireti unutup dünyada çakılı kalmaktır; dosdoğru yoldan sapıp dalalete dalmaktır…
İslam; dünya hayatını bir “hiç” olarak görüp kitleleri sorumsuzluk bataklığına iten nihilizm ve insanı sadece hazları peşinde koşturarak hayvan derekesine düşüren hedonizmi temel ilke edinen seküler dünya görüşünü reddeder.
İslam; sekülerizmin içinde barındırdığı “vehn hastalığını” ateşin odunu yakıp yok ettiği gibi, birey ve toplumların dünya ve ahiretini de yakıp yok eden ve aynı zamanda insanın meyyal olduğu tüm zamanların en ölümcül ve tehlikeli bir hastalık çeşidi olarak görür.
Kur’an-ı Kerim ve Hadis-i Şeriflerde dünyevileşme hastalığının yoğun olarak vurgulanmasının sebebi, şeytanın en çok bulaştırmaya çalıştırdığı bu hastalıktan haberdar etmek; koruyucu hekimlik çerçevesinde önlemler almak ve tedavi yollarını göstermektir.
Zihinleri ve gönülleri dünya sevgisi ile kuşatılmış; ölümü ve ahireti dikkate almaksızın sanki hiç ölmeyecekmiş gibi “araç” olan dünyayı “amaç” edinenler, “dünya nimetlerini” suçlayıp kendilerini temize çıkarmaya çalışarak sorumluluktan kaçınmaları beyhudedir.
Böyle kişileri, Hz. Ali(ra) şöyle ikaz etmekte ve azarlamaktadır:
“Ey dünyayı yeren ve aldatmasıyla aldanan! Dünyaya aldandıktan sonra onu yeriyor musun? Sen mi ona karşı suçlusun, yoksa o mu sana karşı suçlu? Şunu iyi bil ki; Dünya, doğru olana doğruluk yurdu, onu anlayana sağlık yurdu, ondan azığını alana zenginlik yurdu, ondan ders alana nasihat yurdu, Allah’ın sevgililerinin secde yeri, Allah’ın meleklerinin namazgâhı, Allah’ın vahyinin indiği yer, Allah dostlarının ticaret yaptıkları yerdir. Orada rahmeti kazandılar ve kazanç olarak cenneti elde ettiler…”
Bu konunun daha iyi anlaşılması için şöyle bir örnek vereyim:
Ülkemizde birçoğumuz dershaneler ile bir şekilde muhatap olmuşuzdur. Evladımız için dershaneye gittiğimizde yetkili kişi; dershanenin öğretmenleri, kullanılacak ders materyalleri, haftalık ders saatleri, etüt ve soru çözüm saatleri, dershanenin fiziki yapısı gibi öğrenciye sunacakları hizmetlerden ve ayrıca dershanede uygulanan bir takım kural ve kaidelerden bahseder.
Özellikle YKS ve SBS sınavlarından birine girecek çocuğumuz varsa dershane dershane dolaşır, kılı kırk yararak en uygun olanını bulmaya çalışırız. Yani öğrencimizin sınava hazırlanacağı mekâna çok ehemmiyet veririz. Hâlbuki çocuğumuzu oraya geçici bir süreliğine kayıt yaptırmışızdır. Ve asıl amacımız evladımızın güzel ve nitelikli bir yeri kazanmasıdır.
Sonrasında çocuğumuzu karşımıza alıp:
Bak evladım! Burası senin için bir fırsat.
Buranın imkânlarını en iyi ve en verimli şekilde kullan.
Evet, ara sıra kantine gidip çayını, kahveni içersin; canının çektiği temiz ve faydalı yiyeceklerden gücün nispetinde alır, yersin; bazen arkadaşların ile muhabbet de edersin.
Ancak, bunlarda haddini aşma. Burayı oyun ve eğlence yerine dönüştürme. Vaktini boş şeylerle zayi etme.
Unutma! Burada bulunmanın asıl sebebi imtihanına en hikmetli bir şekilde hazırlanmandır. Burası sürekli kalacağın bir yer değil; hedefine ulaştıracak bir binek ve yahut bir köprüdür. Burada her “an”ın dahi kıymetlidir.
Yapman gereken sorumlulukların varken inzivaya çekilip boş durman dahi senin için zarardır, ziyandır.
Eğer sen hazzın peşine düşüp, gününü gün etme ve an’ın zevkini yaşama hastalığına müptela olursan, akıbetin; geri dönüşü olmayan hüsrandır.
“Yahut azabı gördüğünde, “Keşke benim için dünyaya bir dönüş daha olsa da iyilik yapanlardan olsam…” (Zümer, 58)
Evet, abarttığımı düşünebilirsiniz. Ancak dünya hayatı, hem önemli bir yerdir ve hem de her “an”ı değerlidir.
“Biz yeri, göğü ve arasındakileri oyun olsun diye yaratmadık.” (Enbiya, 16)
“Kim zerre miktarı hayır yapmışsa onu görür. Kim de zerre miktarı şer yapmışsa onu görür.” (Zilzal, 7-8)
Öyleyse biz Müslümanlar; daima vahiy toplumunu nasıl oluşturacağımızın ve dünyayı vahiyle nasıl güzelleştireceğimizin hassasiyeti ve gayreti içinde olmamız gerekir.
Ramazan Bayramınız mübarek olsun.