• DOLAR 34.447
  • EURO 36.303
  • ALTIN 2837.002
  • ...

         Bismillah…

          Dünya ile ahiret arasında oluşturulması hedeflenen denge, bir terazinin iki kefesinin eşit olması gibi bir denklik değildir. Burada yapılması gereken fani olan dünya ile baki olan ahiret hayatının mahiyeti ve önemi dikkate alınarak hak ettikleri konuma yerleştirilmesidir. Yani “eşitliğin” değil “adaletin” esas alındığı bir mizan ile hareket etmektir. Bu mizan ise sabit ve statik değildir; değişken ve dinamik bir durum arz eder.

         Bu nedenle dünya-ahiret dengesini, Kur’an-ı Kerim, Sünnet-i Seniyye ve bu iki temel kaynağın gözetiminde yetişen “mükerrem nesli” dikkate almadan, sadece şahsi yorum ve yaklaşımlarla kurmaya çalışmak imkânsızdır.

        “De ki: ‘Allah’ın, kulları için yarattığı süsü ve temiz rızkı kim haram kılmış?’ De ki: ‘Bunlar, dünya hayatında mü’minler içindir. Kıyamet gününde ise yalnız onlara özgüdür. İşte bilen bir topluluk için ayetleri, ayrı ayrı açıklıyoruz.”

        “Allah’ın sana verdiği şeylerde ahiret yurdunu ara. Dünyadan da nasibini unutma. Allah’ın sana iyilik yaptığı gibi sen de iyilik yap ve yeryüzünde bozgunculuk isteme. Çünkü Allah, bozguncuları sevmez.” (Kasas, 77)

         Hz. Resulullah(sav) şöyle buyurmuştur:

         “Allah’a yemin ederim ki, ben sizden daha çok Allah’tan korkar ve sakınırım. Hal böyleyken, ben bazen oruç tutar, bazen iftar ederim; bazen namaz kılar, bazen uyku da uyurum ve kadınlarla da evlenirim. Kim benim sünnetimi terk ederse benden değildir.”

         Hz. Resulullah(sav) ve ashab-ı kiram dünyevileşmedikleri gibi münzevileşmemişlerdir de. Ahiret yurdunu talep ederken dünya hayatından el-etek çekmemişlerdir. Sürekli hayatın içinde yer almışlardır. Meydana çıktıkları ilk günden itibaren gündem hep İslam’ın yarenleri olmuştur. Hem Mekke’de ve hem de Medine’de…

         İşkenceye uğramışlar, şehit olmuşlar, ancak hayata küsmemiş ve ümitsizlik karanlığında yollarını şaşırmamışlardır. Cennetin yoluna yakinen vakıf oldukları halde dünya eziyetlerinden kurtulmak için çareler aramış, muhacir olmuşlardır. Yeri geldiğinde açlıktan karınlarına taş bağlarken, yeri geldiğinde bir hayvan kesip ziyafet çekmişlerdir…

        Amma velakin ne yaparlarsa yapsınlar akıllarında Allah(cc) ve Resulü(sav), niyetlerinde ilahi rıza ve hedeflerinde cennet olagelmiştir.

        Siyer-i Nebiyi okuyanlar bilirler… Hz. Resulullah(sav) ve ashab-ı kiram, dünya hayatının hiçbir alanını ihmal edip boş bırakmamışlardır.

        İbadet, siyaset, ticaret, ordu, eğitim-öğretim… gibi tüm alanlarda etkin ve yetkin bir şekilde müdahil olmuşlardır.

        “Dünya ahiretin tarlasıdır” realitesi gereği çalışmayı ve üretmeyi, bunun sonucunda elde edilen ürünleri –dünya ve ahirette cenneti imar etmek için- hak ve adaleti gözeterek insanlığın hizmetine sunmayı esas almışlardır.

        Dünya nimetlerinin belirli kişi, grup veya devletlerin elinde tutulup diğer tüm insanların haklarından mahrum edilmesine rıza göstermemişler ve bu uğurda yapılması gereken hiçbir fedakârlıktan kaçınmamışlardır. 

         Sözün özü, Allah(cc)’ın birer kulu ve halifesi olarak bu dünyayı kendi haline bırakmamışlar ve hiç kimseye terk etmemişlerdir.

        Kadir geceniz mübarek olsun.