• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...
SON DAKİKA

Siyonist işgalci rejim her geçen gün saldırılarını biraz daha artırıyor.

Çünkü Süleyman Mabedi`ni ortaya çıkarıp dünya imparatorluğunu ve dünya hakimiyetini ilan etmeye çok yakın görüyor kendini.

Bu şaşıracağımız veya beklemediğimiz bir durum değil.

Saldırılar çok daha fazla şiddetlenecek.

O açıdan siyonistin bundan sonra neler yapabileceğine dair analizler yapmak gereksiz.

Yapmamız gereken şey buna karşı nasıl bir ön veya önlem alabileceğimize yoğunlaşmak.

Ya da nasıl bir tedbir geliştirebileceğimizi düşünmek.

Kafa yormamız ve odaklanmamız gereken husus budur.

Batı ve siyonizm, tarihsel süreç içerisinde İslam ülkelerini yıkmak için hiçbir zaman ümitsizliğe düşmedi.

Batı, Haçlı ruhu; siyonistler ise büyük israil devleti ve dünya imparatorluğu motivasyonu ile hareket etti.                       

İslam coğrafyasına defalarca geldiler; yenilgi üstüne yenilgi aldılar, ama ümitsizliğe düşmediler!

Son tahlilde de Osmanlıyı yıkabileceklerini kafalarına koydular ve yıktılar.

Osmanlı'nın şahsında topyekûn bir İslam âlemini yenilgiye uğrattılar ve parçaladılar!

Bu, Batı ve siyonizmin öncelikli en büyük hedefi idi ve bunu başardılar.

Son yüz yıldır ise ikinci en büyük amaçlarını gerçekleştirmeye çalışıyorlar.

Bunu “İslam aleminde yeni birlikteliklerin oluşmasını engellemek!” şeklinde formüle edebiliriz.

Son yüz yıl içerisinde kurulan Birleşmiş Milletler, NATO, IMF gibi kuruluşların varlık nedeni budur.

Yani İslam ülkeleri içerisinde birlik fikrini tamamen yok etmek, birlik peşinde koşanları hayalci olmakla suçlamak, bu doğrultuda adım atanları ise yok etmek.

Bütün bu gelişmelerden sonra “İslam ülkelerinin ‘en azından bir kısmının` bir araya gelebileceğine gerçekten inanıyor musunuz?” şeklindeki cümlelerin siyonist haçlıların bu amacına hizmet ettiğini söylemeye bile gerek yok.

Etrafı mübarek kılınan ilk kıblegâhımıza yönelik saldırılara, harim-i ismeti çiğnenen bu mübarek beldeye, orada katledilen kardeşlerimize ve saçlarından tutulup sürüklenen iffet sahibi mesture bacılarımıza kim, nasıl sahiplik yapacak?

Hayalcilik; yerimizde oturup ahkam kesmek mi, yoksa bütün yaşanmışlıklara rağmen, kanımıza susamış kudurmuş siyoniste karşı koyma potansiyeli bulunan güçleri göreve çağırmak mıdır?

Peygamber, Konstantiniyye`nin fethedileceği müjdesini verdiği zaman, bu ruh ve inançla hareket ediyordu.

O gün için bu hedef reel anlamda bir hayal değil, hayal ötesi idi.

Zaten ne Peygamber ne de sahabeleri Konstantiniyye`nin fethini göremedi.

Ama Müslümanların arasında kilitlenecekleri bir hedef, bir ruh ve bir ideal oluşturdu.

Defalarca girişilen fetih mücadelesi tam sekiz yüz küsur yıl sonra Sultan Fatih`e nasip oldu ve Konstantiniyye İstanbul oldu.

O açıdan birlik fikriyatının sürekli canlı tutulması lazım.

Bu bir ibadet, hatta farziyet.

Âlem-i İslam'ın hali pür melaline bakarak ye`se düşmeyi netice veren tavırların içine girmek felaketin en büyüğü.

İslam'ın fikirleri ile İslamî fikirleri birbirine karıştırmamak lazım.

İslamî fikirler her bir mezhep ya da meşrebin kendi özel durumları ile kendi gerçekliklerine uyarladıkları fikirlerdir.

Ama İslam`ın fikirleri ise Kur`an ve sünnetin kendisidir ve hepimizi bağlar.

Bu fikirler etrafında bir araya gelmek zorundayız; zira Kuds-ü Şerif ve Mescid-i Aksa İslam'ın fikri ve şiarıdır.

Birkaç ay öncesine kadar da FETÖ`nün kıtalar aşan devasa ahtapot gücünün kırılmasına ve bu topraklarda Nemrutluk iddiasında bulunanların nasıl küçüldüğüne ayne`l yakin ve hakk`al yakin şahitlik etmişler olarak;

İbrahim'i büyütmeye, azmimizi bilemeye, ‘Hasbunallahi ve ni`mel vekil` demeye devam etmeliyiz.

Selam ve dua ile…