• DOLAR 32.373
  • EURO 34.971
  • ALTIN 2325.43
  • ...

Suriye iç savaşından önce ara ara, sonrasında ve özellikle son bir-iki yıldır sık sık karşılaştığımız bir husus var:

“Siyonistler, Mescid-i Aksa`nın altında arkeolojik kazılar yapıyor!”

İşin aslı ise öyle değil! Mescid-i Aksa`nın altını oyarak Süleyman Mabedi`ni ortaya çıkarmak istiyorlar.

Ümmet olarak siyonizm üzerinden nasıl bir tehlike ve psikopatlıkla karşı karşıya olduğumuzu anlamak ve en şedit düşmanımızı tanımak için her bir Müslümanın ve özellikle genç kardeşlerimizin buna dair hakikatleri bilmeleri gerekir.

Hz. Süleyman(a.s)`ın yaptırdığı ve yapımında Hiram ustanın emrinde ‘mason` adı verilen duvar ustası cinlerin de kullanıldığı ve Yahudilerin Süleyman Mabedi ya da tapınağı dedikleri mekân nedir, nerededir ve özelliği nedir?

Siyonistler açısından bu mabed, dini ve siyasi olmak üzere çok önemli iki özelliğe sahiptir.

Yahudilikte sabah ve akşam olmak üzere günde iki kere Allah`a sunulan kurbanlar bu mabedin dışında başka bir yerde sunulamaz.

Bu açıdan Yahudilerde kurban ibadeti tam 1947 yıldır yapılamıyor.

Hz. Harun`un soyundan gelen ve mabetteki ayini yöneten ‘Baş kâhin`lik statüsü boş.

Dini anlamda bir boşluk yaşanmaması için sinagoglar yolu ile bir çözüm bulunmuşsa da bu tamamen geçicidir.

Şu an dünyadaki bütün sinagogların yönü Kudüs`teki bu mabede dönüktür.

Yani dinî açıdan bu mabed Yahudiliğin kıblesidir.

Siyasî açıdan ise Süleyman mabedi iki bin yılık bir “birlik” sembolü, motivasyon ve üstünlük kaynağı.

Kuran`ın Bakara 248. Ayette bize haber verdiği şekli ile içinde sekîne ile Musa ve Harun ailelerine ait eşyaların (özellikle Hz. Musa ve Hz. Harun`un asaları) bulunduğu tabutun(sandık) burada saklı olduğuna inanıyor Yahudiler.

Bu yönü itibarı ile siyonist Yahudiler, mabede sahip olmakla dünyaya sahip olmayı eşdeğer görüyorlar.

Hz. Süleyman`ın yaptırdığı mabed, M.Ö 596`da Kudüs`ü ele geçiren Babil Kralı Nebukadnezar tarafından bir miktar tahrip edilir ve Yahudiler meşhur 1. Babil sürgününe gönderilir.

Bu sürgünde 12 Yahudi aileden 10`u kaybolur, geriye iki aile(Rothschilld ve Rockefeller oldukları söylenir) kalır.

10 yıl sonra Yahudilerin isyan etmemeleri şartı ile kontrollü olarak Kudüs`e girmelerine izin verilir ancak Yahudiler sözlerinde durmayıp isyan edince hem 2. Babil sürgünü yaşanır hem mabed tamamen Babillilerce yıkılır.(MS.586)

Bu sürgün ve yok oluş sürecinde Yahudiliği ayakta tutan güç, Hezekiel veya Zülkifl peygamber olduğu da rivayet edilen Rabbi Ezekiel`in Hz. Musa`ya Sina Dağı`nda Rabbi tarafından verilen vaadleri, bir avuç Yahudiye sık sık hatırlatarak morallerini hep yüksek tutmasıdır.

50 yıl sonra Pers Kralı Keyhüsrev`in Babil Krallığı`nı ele geçirmesi ile Yahudilerin bir kısmı Kudüs`e döndü ve Yahuda Krallığı`nı kurarak 2. Süleyman Tapınağı`nı inşa etti.

M.S 70 yılında Roma`ya karşı isyan başlatan Yahudiler, feci bir akıbetle karşılaşır; hem on binlercesi öldürülür hem de mabed, bir duvarı hariç(Ağlama duvarı) bir kez daha tamamen yıkılır.

1948`e kadar tam 1878 yıl boyunca dünyanın çeşitli yerlerinde vatansız olarak yaşayan Yahudiler, bu tarihte Filistin topraklarına yerleştirildiler ve şimdi ise Mescid-i Aksa`yı yıkarak Süleyman Mabedi`ni ortaya çıkarıp, baş kâhinleri öncülüğünde bir ayin yapma, mabette tanrılarına kurban sunma ve dünya hakimiyetlerini ilan etmenin hasreti ile yanıp tutuşmaktalar.

Bunun için yapmayacakları delilik ve psikopatlık; çıkarmadık savaş; yerle bir etmedik şehir; kendileri dışında kanlarını dökmeyecekleri insan yok!

Cinler dâhil olmak üzere satın aldıkları her bir kişiyi, örgütü veya devleti bu amaç için koşuşturan, savaştıran; devletler yıkıp yeni devletler kuran; haritaları değiştiren; darbeler yaptıran; silah-petrol tüccarları, medya-düşünce kuruluşları, bilişim ve iletişim teknolojilerine yön ve çerçeve veren, Babil sürgününden geriye kalan ve dünyanın servetini elinde bulunduran, piramidin en üst tepesindeki bu iki siyonist ailedir.

Obama`dan Trump`a; Teressa May`den Kraliçe Elizabeth`e; Macron`dan Merkel`e, Netenyahu`ya kadar avuçlarının içine aldıkları politikacılara politika belirleyen; ülkemizde hatırı sayılır laik yaşam savunucusu vakıf ve derneklerle sanayici ve işadamları kuruluşlarına hükmeden güç, dünya derin devleti, üst akıl budur, bunlardır.

Siyon, Kudüs`te bir tepe ve Kudüs`ün sembolü; altında ise Süleyman Mabedi!

Arzın merkezi Kudüs, çevresi ise başta Filistin olmak üzere Nil-Fırat arasındaki topraklar.

Büyük israil devleti ve dünya imparatorluğu.

Herkes köle, siyonistler efendi!

Dünya servetinin 5`te 3`ünü elinde bulunduran ve dünyaya ölümüne bağlı siyonistler, nasıl olur da dünyanın cennetleri olan Palmiye, Rio De Jenerio, Havai, Miami, Anna Marica gibi sahilleri ve ultra lüks-konforlu yaşamı bırakıp kazılar sonucu Kudüs`ün 150 metre kadar altına inerek nemli ve havasız bir mekânda yaşamaya can atar?

Ya da Kudüs merkezli Nil-Fırat arasında çıkarılan(Mısır-Irak-Suriye) ve çıkarılmak istenen(Katar krizi ile hedeflenen ülkeler veya hareketler) savaşlar…

Topraklarımızda çıkarılan veya çıkarılmak istenen savaşların bize bakan yönü suret-i Hak`tan görünse dahi İblis`in, Azazel`in yeryüzü temsilcileri olan siyonistlerin bu hedeflerini bilip Rahmanî adımlar atma sorumluluğumuzun olduğunu asla unutmamamız gerekir.

Mabed`in açığa çıkarılması Mescid-i Aksa`nın yıkılması demek.

Mabed siyon birliğini, Kuds-ü Şerif ve Mescid-i Aksa ise Ümmet`in birliğini temsil ediyor.

Bunun için sık sık haykırıyoruz: “Gelin, saflarımızı Kudüs üzerinden birleştirelim!”

“Onlar tuzaklarını-düzenlerini kurdular. Onların tuzakları-düzenleri dağları yerinden oynatacak olsa bile Allah`ın yanında, Allah`ın bilgisi dâhilindedir.”(İbrahim-46)