• DOLAR 32.556
  • EURO 35.001
  • ALTIN 2448.464
  • ...

Ramazan ayında diğer zamanlardan farklı olarak; Teravih, Sahur, İftar ve Mukabele gibi Ramazan'a has bazı kavramlar ve değerler vardır. Bunların bir kısmı başka zamanlarda da yapılabiliyorsa da Ramazanda farklı bir değeri, anlamı ve sevabı vardır. İşte bu yazımızda bunlardan bir iki tanesini izah etmeye çalışacağız:

Teravih: sözlükte teravih rahatlamak demektir. Yani gün boyu insanın yaşadığı yorgunluğu ve iftardan sonra da üzerine çöken uyuşukluğu atması için teravih bir rahatlatma vesilesidir. Teravih, sevabı çok olan müstehab namazlardan biridir. Bunun faziletiyle alakalı Peygamberimiz sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyururlar:

"kim Ramazan Kıyamını (teravihini) inanarak ve sevabını Allah'tan umarak yerine getirirse onun geçmiş tüm seğair günahları bağışlanır." (Buhari, Müslim)

Teravih için camileri tercih etmek daha evladır. Zira cemaatle kılınan namazın sevabı 25 veya 27 kat daha fazladır. İftardan sonra insanın üzerine çöken uyuşukluğun teravihle gittiğini görünce kişi, daha da istekli ve gayretli oluyor. Teravih namazının diğer namazlardan daha fazla rağbetli oluşu, belki bundan kaynaklanıyor.

Teravihin meşruiyetiyle alakalı Validemiz Hz. Aişe (R.A), şöyle rivayet eder: "Bir Ramazan gecesinde Allah'ın Resulü sallallahu aleyhi vesellem, çıktı mescitte insanlarla birlikte namaz kıldı; onunla birlikte namaz kılanlar sabahleyin bunu başkalarına konuşunca ikinci gece daha kalabalık bir cemaat toplandı. Onlar da bunu konuşunca üçüncü gece mescit tam doldu. Üçüncü veya dördüncü gecede mescide sığmayacak kadar insan toplandığını gören Allah'ın Resulü sallallahu aleyhi vesellem mescide gitmedi. Ta ki sabah olunca gidip sabah namazını kıldırdı. Namazdan sonra cemaate dönüp kelime-i şahadet getirdikten sonra şunu buyurdu:  

"yaptığınız şeyi (namaz için beni beklediğinizi) gördüm; bu namazın üzerinize farz kılınıp da sonra yapamayacağınız korkusundan başka bir şey beni bundan alıkoymadı." (Tac: c. 2. s. 64)

Bu olaydan sonra herkes teravihini kendi evinde veya mescitte yalnız başına kılmaya başladı. Ve bu durum Hz Ömer (R.A), zamanına kadar böyle devam etti. Bir gün Hz. Ömer (R.A), bununla ilgili Müslümanlarda gördüğü bir dağınıklık üzerine Ubey Bin Kab'ı çağırdı ve tekrar teravihin cemaatle kılınmasını emretti. İşte o günden beri bu şekilde devam edegelmiştir. Yine Hz. Ömer'in öngörüsüyle teravih namazı 20 rekât kabul edilmiş ve bunun üzerine İcmâ oluşmuştur. Ancak birçok âlim, bunun hepsine gücü yetmeyenler 8 rekât şeklinde de kılabilirler. Çünkü efendimiz sallallahu aleyhi vesellem kendisi 8 rekât kılmıştır.  

Sahur: oruç tutmak niyetiyle fecirden önce kalkıp bir şeyler yemek ve ya içmektir. Sahura kalkmak sünnettir. Gecenin sonuna doğru yani tehir ederek sahur yemek ise ayrı bir sünnettir. Sahur, aynı zamanda oruca niyetin de yerine geçer. Sahurun önemiyle ilgili birçok hadisi şerif vardır. Bunlardan bazıları şöyledir:

"Bir tas suyla da olsa sahura kalkınız zira sahurda bereket (vücutta oruca karşı bir kuvvet ve büyük ecir) vardır." (muttefakunaleyh)

"Bizim orucumuzla kitap ehlinin orucu arasındaki fark, sahurdur." (Buhari, Müslim)

"Gündüz tutacağınız oruca karşı sahurla, gece kalkacağınız teheccüde karşı da kaylule'yle (gün ortasında bir azıcık uykuyla) kendinizi güçlendiriniz." (İbni Mace, Hâkim)

Bu hadisi şerifler, sahurun önemini, vücuda, ruha olan maddi ve manevi faydalarını bildirmektedirler. O halde, daha güçlü, daha zinde bir vücutla ve daha azimli bir ruhla oruç tutabilmek için sahura kalkmakla, sahuru gecenin sonuna doğru tehir etmekle bu sünneti ihya etmeye çalışalım. Yahudi ve Hıristiyanlar gibi sahuru terk ederek sonra açlığa karşı dayanamayıp orucu terk edenlerden olmayalım. Sahuru kaçıranlar onun ne kadar önemli ve ne kadar elzem olduğunu daha iyi anlarlar.