Tarihin yüz karası eşcinsellik (LGBT)
Tarihte ilk olarak cinsler arası evlilik hükmünü kaldıran kavim, Nuh Kavmidir; eşcinsel ilişkiyi de meşrulaştıran ilk kavim de Lut Kavmidir. İnsan fıtratının tabiatını ve neslini bozduğu için, Allah’u Teâla, bu her iki kavmi de tek bir ferdini geride bırakmamak üzere ibretlik bir ceza ile hepsini helak etmiştir.
Bunların topyekûn bir imhaya tabi tutulmalarının nedeni, insan neslini bozup inkıtaa uğratması ve gayri meşruluğu sıradanlaştırmasıydı. Lut kavminin eşcinselliği (erkeğin erkekle fuhuş yapması) âlemler içerisinde görülmemiş bir ahlaksızlık ve iffetsizlik örneğiydi ki, insanlık toplumunun her tarafı ifsat edecek, bulaştığı herkesi öldürüp yok edecek bir mikrop deposu halini almıştı.
ADIS virüsü gibi, mutlaka insanlık bünyesinden koparılıp atılması, başkalarına zarar vermemesi için mutlaka itlaf edilmesi gerekiyordu. Tıpkı hastalıklı bir vücudun yeniden sağlığına kavuşması için kangren olmuş bir uzvun cerrahi bir operasyonla alınması gibi.
İşte hâkimi mutlak olan Allah (cc), insan nev’inin fıtrat kanunlarını değiştiren, sosyal dokusunu bozan kavimleri, böyle köklü bir çözümle bertaraf etmiştir. Yeryüzünden kökünü kazıyacak şekilde hepsini silip süpürmüş denizlerin dibine geçirmiştir.
Cinsler arasında ilk evlilik hükmünü kaldıran Nuh kavmini suda gark edip denizlere döktüğü gibi, eşcinsellik fuhuşunu adet haline getiren ve taşıdığı bulaşıcı hastalıklarla mikrop deposuna dönüşen Lut kavmini de memleketlerinin altını üstüne getirerek yerin dibine geçirmiş ve bu mikrobun yeryüzüne sızmaması için de üstünü çamur, taş ve suyla kapattırmıştır.
Ne yazıktır ki insanlık, bu lanetlenmiş ve feci bir şekilde helak olup tarih çöplüğüne atılmış olan kavimlerin yolunu adım adım izlemeye doğru hızla ilerliyor. Bu gidişat hayra alamet değil, büyük bir felaketin habercisidir. Peygamberlerinin uyarılarını dinlemeyip kendi helakini hazırlayanlar gibi büyük bir intihara doğru gidiyor.
Bugün Avrupa’da evlilik mefhumunu rafa kaldıran, gayri meşru fiillerle ömrünü tüketip sonunda bir köpekle aynı evde kalmaya mahkûm olan nice insanların durumu içler acısıdır. Bakacak ne evlat var, ne eş ne de arkadaş… Elinde bir köpek yuları ile kalmış baş başa…
Öte yandan bütün semavi dinlerin lanetlediği eşcinsellik fuhşunu örgütlü bir şekilde meşrulaştıran, bunu bir insanlık hakkı olarak gören LGBT savunucuları, halkının yüzde doksan dokuzu Müslüman olan Türkiye’de özel geceler düzlemekte, yürüyüşler ve mitingler yapmaktadırlar. Bu gidişata Müslüman toplumumuz daha fazla seyirci kalması mümkün değildir.
Başta hükümet olarak şu Müslüman Aile mefhumunu ortadan kaldırmaya, ahlak, namus, iffet ve fazilet adına ne varsa her şeyi tepeleyip yok etmeye çalışan ifsat hareketine bir dur demesi ve tüm faaliyetlerini yasaklaması gerekir. Çünkü Müslüman halkımızın izzet-i nefs-i bunu kaldırmaz, kaldıramaz. Ne inancı ne aile kültürü ne de örfü buna göz yummaz, yemez ve yutmaz…
Dinini, inancını, ahlak ve manevi değerlerini yitirmiş ve ateizmin pençesine teslim olmuş Avrupa toplumları, bunu normal karşılayabilir ki, karşılıyor ve destekliyor da. Hatta bunu örgütleyenlerin finansörlüğünü de yapmaktadır. Dahası bunu halkı Müslüman olan ülkelere de ihraç etmeye çalışmakta, planlarını yapmaktadırlar.
Tevrat’ta da lanetlik olarak nitelenen eşcinsellik fuhşu, yani LGBT, ne yazıktır ki Siyonizm’in ürettiği bir proje olarak insanlığın başına bela edilmiştir. Bundan maksatları insan neslini bozmak, yeryüzünde bozgunculuk artırmaktır: “onlar iş başına geçince yeryüzünde fesat çıkarırlar, ekini ve nesli yok ederler, Allah bozgunculuğu sevmez.” (Bakara: 205)
Sonuç olarak Allah’ın gazap ederek helak ettiği, peygamberlerin lanetlediği bir kavmin iğrenç amelini meşrulaştırmaya çalışmak ilahi gazabı celp eder, buna göz yuman veya tarafsız kalanlar da aynı suçun ortakları sayılacaktır. Nitekim Lut kavminin içinde gece ibadeti yapanlar bile vardı, ama ilahi azaptan kurtulamadılar. Çünkü yapılan o lanetlik fiile karşı tepkisiz kalmışlardı.