• DOLAR 32.452
  • EURO 34.756
  • ALTIN 2436.635
  • ...

       İlahi yardım mı, mizansen mi, şans mı, birinin beceriksizliği mi bilemiyorum. Sanki biri uzun Adam`a “yürü be kardeşim” deyip yolundaki taşları bir bir ayıklıyor.

      Hatalarından kaynaklı olarak ayağına dolanan büyük-küçük ayak bağları da bir şekilde yürümesini, koşmasını kolaylaştıran unsurlara dönüveriyor.

      Bu “kolaylık” ve oluşan “avantaj” kimden bilmiyorum doğrusu. Ama biz iyi niyetle Allah “yürü be ya kulum” diyor diye düşünüyoruz.

       Şiir okudu diye cezalandırılıp görkemli uğurlama merasimi ile cezaevine atılması, çetin bir kıştan sonra gelecek baharın kapılarını sonuna kadar açtı ona. 

      Sonra kendisini siyaseten yasaklayan zihniyetin partisinin başı tarafından siyasi yasaklılığı kaldırıldı. Sonrasında ise uçkuruna kurban edildi cemaat! tarafından. Yerine kumaşı bir iki kat düşük biri getirildi.

      Sonra “koynunda büyüyecek yılan” olacak olan Cemaat`e her şeyi ve herkesi sattı gözünü kırpmadan. Koynundayken kokusuna alıştığı yılanın gittikçe büyüyüp en gafil anında en keskin zehrini en can alıcı yerinden zerk edeceği uyarılarına, yılanın zaman zaman ısırma temrinleri geliştirmesine karşın kulak asmadı.

      Bu arada memleketin alışkanlık yapan ve gecikmesine alışık olmadığı  “postallı müdahale” de “elektronik en cılızından ve en moderninden geliverdi alışkanlığımıza bir “doz” olsun diye. E-muhtıra. Ve hemen karşısına geçirilip ahalinin hiç alışık olmadığı bir dil ile en “erkekçe” bir karşıt duruş ile alaşağı edildi.

      Yılan büyümüş “postal sahipleri” itibarsızlaştırılmıştı. Uzun Adam güçlendikçe güçlenmişken “haki renkli postallıları” daha açık bir tonu ile değiştirme operasyonları bozuk sicilliliklerinden de olsa pek mukavemetle karşılaşılmadan sürdürüldü “yılan” hikayesi ile.

      Uzun adam`ın siyasi rakibi gah seçmen kütüğüne yazılmayı unutarak, gah seçim beyannamesinin içeriğini karıştırarak, gah kendi “çözüm süreci” önerilerinin maddelerini unutarak, gah ta referandumunda başbakan-cumhurbaşkanı iki başlılığından dem vurarak rakibin referandum gerekçesini doğrulamış ve değişimin ne getireceğini bilmediğini kanıtlamış olarak uzun adamın işini kolaylaştırdıkça kolaylaştırdı.

      Doğuda da Silahlı Vampirler elde ettikleri tüm avantajları okyanus ötesi talimatlarla okyanusa gömüp halkın da Hakk`ın da nazarında hak ettikleri çukurlara yuvarlanıverdiler hiçbir itirazla karşılaşılmadan.

   Yılan büyüdükçe büyümüş nihayet en beklenmedik zamanda içine nüfuz ettiği ama başını alamadığı “ahval ve havadis” kurumunu alamayınca yaşadığı güç zehirlenmesinin etkisiyle de Uzun Adam`ı ısırıp kötürüm bir adam yapma operasyonuna girişti. Ancak Uzun Adam bu hamleden de taksicinin yolda “çaya daveti” gibi “beşinci boyuttan”  müdahaleler ile kurtuldu ve pandoranın kutusu sonuna kadar açıldı. Fiili savaş “yılan”la başladı ama Uzun Adam dışında etrafında bu hikayeye içten inanan olmadı. Uzun Adam bundan da daha güçlenerek çıktı.

      Sonra gaybi ve zahiri yardımlar silsilesinin peşpeşe rahmet buseleri şeklinde yağdığı 15 Temmuz vakıası… Bu öyle nihai bir hamle idi ki başarılı olsa Uzun Adam ile birlikte memleketin en “ehven” ve “ahsen” damarları sökülüp atılacak, kalbe temiz kan pompalamak imkânsızlaşacak, kirli kan ile on yıllarca yaşamak mukadder olacaktı.

      Yine oluşan şartlardan güçlenerek çıkmış olan Uzun Adam, Rusya, Suriye, İran, Irak gibi yanlış yönlendirilmiş dış ilişkileri değiştirip geliştirerek daha da muteber hale geldi.

      Şimdilerde ise başta Almanya olmak üzere Avrupa sözüm ona Uzun Adam`a karşı pozisyon alıp akla zarar bir yolla zarar vermeye çalışıyor. Bütün uluslararası anlaşma ve teamülleri çiğneyerek o pragmatist ve sosyoloji bildiğini bildiğimiz Batı, Türk bakanları içeri almayarak sözde referandumu “hayır” yönünden desteklemeye çalışıyor. Oysa Uzun Adam bunu rüyasında görse inanmaz. Bırakın “hayır”ı desteklemeyi; belki hayırcıların önemli bir kısmını bu milliyetçiliği tetikleyen ve duygu ve aklı tahriş eden batının tutumu ile aslında “evet”e kanalize etmiş olduklarını bilmiyor olmaları imkansız gibi geliyor. Ona rağmen siyasi, sosyolojik birikim ve kapasitesini kaybetmişçesine bir körlükle bu tutumda ısrar ediyorlar. Doğrusu “evetçi”ler için bundan daha büyük bir seçim yatırımı olamaz.

      Ne diyelim O “yürü ya kulum” dediği içindir ki çokça “yürü ya kul” diyen de oluyor herhalde.

      “Evet” ama ya devran bir gün dönerse…