• DOLAR 32.579
  • EURO 34.998
  • ALTIN 2462.58
  • ...

Bir hadiste okumuştum: ‘Yalan söylediği andan itibaren yalancının ağzından çıkan koku, yer ve gök ehlini öyle bir rahatsız ediyormuş ki; tüm mahlukat bundan rahatsız oluyormuş.’

Doğrusu dilin kemiği yoktur derler ya, olsa da fark etmeyecek derecede bu konuda duyarsız olan insanı engelleyen hiçbir olgu kalmamış görünüyor.

Bakar mısınız, toplumun her kesiminde yalanı meşrulaştıran yaklaşımlar almış başını gidiyor.

Öyle ki, ufak veya pembe yalanlar diye toplumsal tahribatı önlemeye yönelik nice yalanlar, habire söylenip duruyor.

Haksız zam yapan, haksız kira artıran, hileli malını satmak isteyen, kötü yönlerini gizleme ihtiyacı hisseden, yanlışı doğru göstermeye çalışan, menfaatini önceleyenler nasıl da kallavi yalanlarla gizlemek istedikleri gerçekleri örtmeye çalışıyorlar.

Yaşlarına başlarına, toplumsal ve sosyal statülerine bakmadan yeryüzünü ve gökyüzünü rahatsız ediyorlar.

Hele halka yalan söyleyen siyaset ve siyaset ehli, bu durumu alışkanlık yapmışsa onu tutan hiçbir kutsalı da yoksa, tutabilene aşk olsun.

Nitekim günümüz siyasetçilerinin ekserisi bu tespitten maalesef mahrum değiller.

Siyasette yalanın toplumsal bir şiddet sarmalına sebep olduğunu idrak etmeyen yok herhalde.

İnsanlar bu yalanlar sayesinde sosyal medya başta olmak üzere, kutuplaşıp düşman kesildiler birbirlerine.

Ne değer kaldı ne de değerler.

Kutuplaşma, yalan üzerine kurgulanan sözlerle almış başını gitmiş; insanlar menfaatlerini her türlü değere önceleyip yalandan bir yaşam kurgulayıp durmuşlar.

Bu pembe köşkleri başlarına yıkılınca bir ibret ya da ders alma muhasebesinde bulunmadan aynı ahvale tekrar atlıyorlar.

Kimi siyasi yalanlar, kimi sosyal medya yalanları, kimi de çıkar adına yalanlarla toplumsal tefessühe öylesine katkıda bulunuyor ki, yalanlarının zararları ancak kendilerine dokunduğu zaman bunun farkına varabiliyorlar.

Hangi siyasetçi yalan söylediğini itiraf eder ki, hangi ünlü ekranda veya sosyal medyada yalan söylediğini söyleyebilir ki, hangi insan buna neden ihtiyaç duyar ki…

Yalan, kişinin insanlığa en büyük ihaneti, kendisine de saygısızlığıdır.

Bir defa bilerek yalan söyleyene artık şüpheyle bakıldığını bilelim.

Çok malın haramsız çok sözün yalansız olmayacağı tecrübesiyle içinde yalanın olmadığı bir hayatı hedef belleyenler için hatırlatalım ki; temiz siyaset, temiz toplum ancak yalansız olur.

Dostu olan yalanları söylemektense, düşmanı olan gerçekleri söyleyen bir nesil, ancak geleceği inşa eder.

“Ey iman edenler! Allah’tan sakının ve doğru söz söyleyin. Böyle davranırsanız, Allah işlerinizi düzeltir ve günahlarınızı bağışlar.” (Ahzab, 71)

Abdullah b. Âmir (r.a.) diyor ki; “Peygamberimizin evimizde bulunduğu bir günde, annem, “Yavrum gel, sana bir şey vereceğim.” diye beni çağırdı.

Peygamberimiz anneme: “Çocuğa ne vermek istedin.” diye sordu.

Annem: “Hurma vermek istedim.” dedi. Bunun üzerine:

Peygamberimiz: “Eğer bir şey vermeseydin sana bir yalan günah yazılırdı.” buyurdu. (Ebu Davud, Edeb, 45/80)

Ayette ve hadiste belirtildiği gibi yalandan şaka dahi olmaz.

Nasıl da kirletildik toplum olarak.

Doğruya ve doğrulara selam olsun.