• DOLAR 32.45
  • EURO 34.829
  • ALTIN 2438.673
  • ...

Karakteri bozuk olanlar kaçarken yakarlar, yıkarlar, öldürürler, her şeyi harap ederler.

“Mademki benim olmuyor, mademki ben sahip olamıyorum, o halde başkasının da olmasın” düşüncesindedirler.

Ben “karaktersiz” diyorum, bilimsel bir adı varsa siz onu söyleyin, sadist mi diyeceksiniz, vahşi mi diyeceksiniz, egoist mi diyeceksiniz ne derseniz deyin.

 

Bu karaktersizlikler şu günlerde izlemekte olduğumuz gibi ordular ve devletler tarafından sergilendiği gibi bireylerde daha net görülür, zaten devletler de bireylerden oluşur.

 

İsterseniz önce yaşadığımız ülkende her gün şahit olduğumuz karaktersiz bireylerinden başlayalım. Kadın cinayetlerinin temelinde bu karaktersizlik yatar.

İstediği halde sahip olamadığı bayanı öldürmekten başka bir yol göremez. Veya sahip olduğu halde elinden kaçırmak durumunda kaldığı yani boşanma noktasına geldiği eşini hunharca katletmeyi tek çıkar yol olarak görür.

Kendi azgın hırsından başka gözü bir şeyi göremez;

Hiç düşünmez ki “Madem ben mutlu edemedim, mademki benimle mutlu olamadı, o da benim gibi bir insandır, mutlu olmak onun da hakkıdır, varsın mutlu olacağı birini bulsun” demeyi hiç mi hiç aklına getirmez bu vahşiler.

 

Evet, bu karaktere sahip olanlar hep böyledir, giderken hep yıkarlar, yakarlar ve öyle giderler.

Karakteri bozuk olan bireyler böyle olduğu gibi ordular da böyledir, devletler de böyledir.

Bugün sahnede canlı örnek olarak Ukrayna’daki Rus ordusunu izliyoruz. Sahip olamayacağını anladığı kentleri, özellikle çıkarken, kaçarken viraneye çevirerek kaçıyor.

Sanki kendilerinin sicili bu konuda temizmiş gibi Amerika ve Avrupa ayağa kalkmış durumda.

Bu karaktersizler kaçarlarken Afganistan’ı, Irak’ı, Suriye’yi, Cezayir’i ne hale getirdiklerini unuttuğumuz mu zannediliyor?

 

Dikkat ediniz, bu karaktere sahip olan ordular ve komutanlar bir yerlere sahip olma, bir yerleri ele geçirme esnasında oraları yakıp yıkarak viraneye çevirmeyi düşünmezler, ne de olsa kendilerinin olma ihtimali vardır. Ne zaman ki bu ihtimal ortadan kalkar, ne zaman ki işgale yeltendiği yerleri terk etme durumunda kalırlar işte o zaman oranın insanını toplu bir şekilde imha edere, taş üstünde taş bırakmazlar. Tsunamiler de böyledir, dalgalar gelişlerinden daha çok dönüşlerinde vururlar, silip süpürüp denize dökerler

 

Yani demek istiyorum ki, gerek bireysel gerek toplumsal hayatımızda kaçma durumunda olan korkaklardan korkmalıyız çünkü yapamayacakları bir kötülük yoktur.