• DOLAR 32.539
  • EURO 35.186
  • ALTIN 2467.258
  • ...

İslam tarihinin öylesine ibretli vesikaları vardır ki her biri ayrı bir ders verdirir. Her biri âdeta birer mektep hükmündeler. Kimisinin dersi hüzünlüdür kimisinin sevinçlidir. Bazısı da tefekkür perdesini sonuna kadar açtırır.

Meselenin daha iyi anlaşılması için bazı misaller vermek gerekir. Medine’ye hicret; sabır ve mücadele ahlâkını öğretir. Bedir; zafer ahlâkının dersini verir. Uhud, itaati; Hendek, direnişi anlatır. Mekke’nin Fethi; güç ve iktidar ahlâkının nasıl olması gerektiğini ilan eder.

 Şimdilerde ise önümüzde çok güzel bir örnek daha vardır. Allah (celle celaluhu) bir daha lütfetti. Tam da ümitlerin tükenmeye yüz tuttuğu kirli bir çağda, “Allah, hükmünde galiptir”  hakikati bir kez daha gözlerimizin önüne serildi.  Gazze Mektebi’ni bizlere bahşetti. Allah’a (celle celaluhu) hamd olsun.

Dost-düşman herkes biliyor ki Aksâ Tufanı’ndan sonra yeni bir süreç başladı. Düşman korkusundan bunu dillendirmiyor; bari dostlar bu hakikati müjdelesin. Gerek dünya Müslümanlarının çıkaracağı dersler hususunda gerek İslam’a bakış hususunda artık birçok şey değişecektir inşallah. Gazze Mektebi birçok ders veriyor bizlere; ancak biz burada sadece üç tanesine dikkat çekmekle yetinelim.

Birincisi; Batı’nın yüzyıllardır kirli bir algı ile aşılamaya çalıştığı “İslamofobi” balonu ellerinde patladı. İslam’ı ve Müslümanları terörist gösterme çabaları, Aksâ Tufanı eliyle sert bir tokat gibi yüzlerinde patladı. Sadece HAMAS’ın salıverdiği eseriler ile alçak siyonistlerin elinden kurtulan esirler kıyaslandığında bile İslam’ın insanlık mesajı görülebilmekte. Bu durum bile, birçok batılı vicdan sahibi kimselerin İslam’ı kabul etmesini sağladı.

Geçtiğimiz aylarda, Müslüman olan genç bir kızın videosu sosyal medyaya düştü. Kız gözyaşları ile şöyle diyordu: “Meğer tanrı bir tek tanrıymış. İsa onun oğlu değilmiş, İsa bir insan ve Peygambermiş. Bizleri kandırmışlar. Allah tek bir ilahmış. Allah’ım sana hamdolsun seni buldum, sana inandım, Peygamberin Muhammed’e de İsa’ya da iman ettim.”

İkincisi; savaş ortamında bile ibadet hassasiyeti ve eğitim faaliyetlerinin önemini ortaya koydular. Yıkık, harabeye dönmüş mescitler içerisinde Kur’an ezberini veren Gazzeli çocuklar gözlerimizi yaşartmakla kalmıyor vicdanımızı da ağlatıyor. Devrik minarelerin enkazı arasında, sokaklarda saf tutan Gazzeli yiğitlerin kıldıkları namazdan aldıkları huşûyu kim alabilir ki? Ya rahat ortamda bile evinin altındaki camiye gitmeyen bizlere ne demeli?

Üçüncüsü; üzerlerine bombalar yağdırılan bir halktan “tevekkül nişanesi bir halk nasıl yetiştirilir” onu öğrettiler. Bizim izlemeye dahi yüreğimizin yetmediği bela ve musibetleri yaşayan bu halk bunca tevekkülü-sabrı nasıl ortaya koyabiliyor? Evi yıkılmış, tüm ailesini kaybetmiş, geleceği elinden çalınmış bir baba enkazlar arsından kurtarılırken dilinden bir isyan çıkmıyor. HAMAS’a laf söylemiyor; aksine methiyeler diziyor. Ama en önemlisi ise samimiyet ve gözyaşları ile dilinden dökülen şu cümleler oluyor:  “Hasbünallahü ve ni'me'l-vekîl” (Allah bize yeter, O ne güzel vekildir.)

Allah (Celle Celaluhu) bizleri de Gazze Mektebi’nin öğrencilerinden eylesin. Amin!

MEDENİ TAŞ