• DOLAR 32.863
  • EURO 35.171
  • ALTIN 2429.693
  • ...

 “Bir bayram bu kadar da buruk yaşanır mıymış?” dedirten bir bayram yaşıyoruz. Sevinçlerimizin üstü hüzün perdesiyle örtülü. Ulaşmak istiyoruz muradımıza; ulaşamıyoruz. Annelerin gözlerinde parçalı bulutlu bir tebessüm var sanki. Bir tarafı şehitlere ağlamak isteyen bir tarafı bayram sevincini bozmak istemeyen türden… Biraz umutlu, biraz ağlamaklı, biraz eksik bir tebessüm işte…

Gözlerimize Gazzeli mazlum çocukların parçalanmış nazenin bedenleri geliyor; “ya hu arkadaş bizim yaptığımız da iş mi, ne bayramı be?” diyoruz. Sonra, enkaza dönmüş evler içerisinde bulduğu azcık aş ile bayram tatlısı yapan Gazzeli yiğit annelerin, dünyaya meydan okuyan onurlu görüntüleri ile karşılaşıyoruz. “Evlerimizden şehitler çıksa dahi zalime inat bayramlar biliriz” dercesine.  Biraz vakur, biraz kararlı, biraz dosta sitemli işte…

Bir baba gözyaşlarını yolluyor şehit çocuğuyla birlikte. “Ya Rabb! Az önce bu güzel kızım bayramlıklarını giymişti. Onunla bayramlaşıyorduk. Şimdi ise şehit düştü. Onu sana yolculadım. Kurban veremedik bu bayram. Onu kurban olarak kabul eder misin bizden?” diyor. Gazzeli çocuklara kefen biçmezler. Onların kefenleri bayramlık elbiseleri… Biraz yeni, biraz eski, biraz al kanlara bulanık işte…

Gazze’de virane olmuş ocakların arasından teşrik tekbirleri yükseliyor. Bayram namazı için saf durmuş yiğit Gazzeliler. Allahu ekber ve lillâhil hamd (Allah her şeyden yücedir, hamd sadece O’na mahsustur)” tekbirleri hiç bu kadar sahici söylenmemişti belki de. Teslimiyet, tevekkül, cesaret, cihad, şehadet… Bizde ne eksik ise işte… Hepsini bize öğrettiler. “Bu dünyevileşme çağında da ashab gibi yaşanır mıymış, var mı başka bir örnekliği?” sorularına okkalı bir tokat gibi inen bir örneklikle hem de… Biraz hasretlik, biraz dokunaklı bir veda ile… Biraz kahır dolu işte...

Tüm yaşanmışlıklara rağmen Gazzeli erkek çocuklar şen şakrak… Yerde sıra sıra dizilmiş şehitlerin mübarek naaşlarına rağmen, boş buldukları bir karış toprakta “silahçılık” oynuyorlar. Gözlerinin önünden bir an olsun bile eksik olmayan şehitlerin mütebessim çehresi adeta onlara güç veriyor. Bir çocuk “Ben Yahya Sinvar’ım” diyor. Diğeri ise “Ben Muhammed ed-Dayf’ım” diyor… Kahramanları paylaşıyorlar.  Ama paylaşılan kahramanlar bitmiyor bir türlü…  Çünkü Gazze’de kahramanlar bitmez. Biraz İzzeddin el-Kassam, biraz Yahya Ayyaş, biraz Şeyh Ahmed Yasin gibi işte…