• DOLAR 32.292
  • EURO 34.832
  • ALTIN 2413.512
  • ...

Batıda “yabancı düşmanlığı”nın İslam düşmanlığına dönüşmesi çok kısa sürede olmadı.

Doğu blokunun çökmesi sonrası blok çatısı altında olan kimi Avrupa ülkelerinin AB çatısı altına alınması ve böylece Avrupa içinde bir iç göçün oluşması AB içindeki nüfus popülasyonunda önemli değişimlere sebep oldu.

Artık yabancı derken Türkiye’den gidenler kadar Balkan ülkelerinden ve hatta Polonya gibi ülkelerden gidenler de zikredilecekti.

Kimileri entegrasyonu, kimileri ise dil ve kültür dayatmalarıyla asimilasyonu gündeme getirdi.

Yani aslında Avrupa aslına dönmeye başlıyordu.

Yüzlerce yıl boyunca farklı dinlere, farklı mezheplere, farklı düşüncelere tahammül etmemiş, bunun için yüzlerce savaş yapmış, milyonlarca insanın ölümüne sebep olmuş Avrupa insanı ne Müslümanlara ne de Yahudilere tahammül etmedi. Mezhep çatışmaları ile her tarafı kan gölüne çevirdiler.

Sonra dini devreden çıkardıklarında mezhep çatışmalarının da anlamsız olduğuna karar verdiler; ama bu kez de ideolojiler için savaş ve katliamlar başladı.

Soğuk savaş dönemlerinde örgütler ve istihbaratlar savaşı yaşandı.

Komünizmin çökmesi, Ortadoğu’da savaşlar ve işgaller, “refah içinde yaşayan” ülkelere yönelik güçlü bir göç dalgasının başlamasına neden oldu.

Tekdüzeliğe alışmış batılı orta sınıf kafası normalde kendisinin yapmayacağı pis işlerde çalışsa da “farklı” kişileri sık sık görmekten rahatsız olmaya başladı.

Şimdilerde tüm Avrupa’yı saran ırkçı-faşist dalga işte bu zemin üzerine oturdu ve gittikçe semirdi.

Ama hedefler ve düşmanlıklar açısından değişmişti.

Artık eskiden olduğu gibi ırkçıların hedefinde Yahudiler ve komünistler değil sadece Müslümanlar vardı.

Irkçılıktan uzak olduğunu söyleyen merkez siyasetlerde de bunun yansımaları görüldü.

Mesela Ukraynalı göçmenlere yönelik olarak devreye konulan “iyileştirme” programları hiçbir zaman “Müslüman göçmenler” için uygulanmadı.

Mesela yıllardır Avrupa’da yerleşik olan kimi Türkiye göçmenleri, sol, liberal ve seküler kimliklerle ortaya çıkıp geçmişine sövmeye başladığında el üstünde tutuldu.

Ve maalesef Müslüman toplumların bünyesine girip tahrip eden birçok fikriyat gibi yeni formatıyla ırkçı-faşist düşünceler de batıdan gelip coğrafyamızda yer bulmaya başladı.

Dini dışlayan; ama nedense batılı sığınmacı ve turistlere ses çıkarmamasına rağmen Müslümanlara karşı nefret dili geliştiren siyasi oluşumlar toplumda karşılık bulmaya başladı.

Yalan, iftira ve karalamalarla sürekli gündemde kalarak nefreti canlı tutma gayretini devam ettirdiler, devam ettiriyorlar.

Ülkedeki suç oranları ve bunun etnik kimliklere oranı ortadayken, mülteciler arasında suç oranının ortalamanın çok altında olmasına rağmen işsizlik ve ekonomik sıkıntıların oluşturduğu rahatsız ortamdan da faydalanarak toplumda tepki oluşturma ve tepkileri fiili saldırılara ve linçe dönüştürme noktasına vardırdılar.

Birçok ülke turizmin artması için programlar yapar, tanıtıma büyük bütçeler ayırır; ama ırkçı-faşist kafaya göre Müslüman ülkelerden gelen turistler bile nefretin hedefi haline getirildi.

Türkiye ile Yunanistan arasında çok ciddi problemler yaşanmasına rağmen Yunan adalarına turistik geziye gidenlere karşılık Yunanlılardan bir tepki geldiğini kimse duymaz, çünkü bu geziler bölgenin kazanmasına neden olur.

Ancak İslam düşmanlığına odaklanmış ırkçı-faşist kafa, edindiği “kopya ideoloji”nin hedefleri doğrultusunda yürür ve turist de olsa, kazandırsa da Müslüman ülkelerden gelenleri hedef alır.

İşte Trabzon valisi buna isyan ediyor ve çelişkiye dikkat çekiyor:

“Şimdi Alanya'da da yoğun bir turist var. Almanlar, İngilizler var, başka milletlerden var. Niye hiç biz 'Alanya'yı Almanlar doldurdu, İngilizler doldurdu.' demiyoruz veya Muğla'yı veya ülkemizin farklı turizm alanlarını, sadece niye Trabzon ile ilgili böyle bir algı oluşturulmaya çalışılıyor? Bunlar da bizim coğrafyamızda, bizim kardeş ülkelerimizin vatandaşları.”

Irkçı-faşist ideolojiler daha önce Avrupa’yı yıkıma sürükledi ve öyle görünüyor ki bir kez daha aynı hatayı yapıyorlar.

Irkçı-faşist kafanın bizdeki uzantıları ise “kopya ideolojileri” ile sadece mide bulandırır fitne çıkarmaya çalışırlar.

Umuyoruz ki, toplumsal sağduyu karşısında geriler ve daha önce birçok kez olduğu gibi bataklıklarına geri dönerler.

Yazarın Diğer Yazıları