• DOLAR 32.464
  • EURO 34.815
  • ALTIN 2438.44
  • ...

Hevâ ve hevese dayalı seküler hayat tarzının topluma dayatılmasıyla genç neslin savrulduğunu ve ahlâken dibe vurduğunu söylesem, her halde birileri çıkıp: "Hayır ne münasebet, bizim hedefimizde zaten dindar gençlik yetiştirmek vardır, kaldı ki parti programımızda da buna yer verilmemiş midir?" şeklinde bana kızmaz.

Ha... Anladım. Namaz gibi büyük bir ibadeti terk ederek zalim Kapitalist sistemin tuzağına düşerek bu sisteme, bir nevi teslim bayrağını çekmiş gençliğin hal-i pür melaline ne diyeceğiz? Dindar gençlik böylemi olmalıydı? Bu mudur dindar gençlik? Neslimizin İslami hassasiyetlerinin gün be gün kaybolduğunu ve haramlar deryasında biraz daha boğulduğunu Mısır'daki sağır sultan dahi duydu. Umarım Ankara'daki ağır sultanlar da duymuştur.

Kur'an'ın öğretileri ve Hz. Peygamber (s.a.v) 'in hayat tarzına uygun hareket ettiğini iddia edenler bugün, inandıkları gibi yaşamadıkları için, haliyle yaşadıkları gibi de inanmaya başladılar. Helal haram noktasında dün mangalda kül bitirenler, bugün İslami hassasiyet ve duyarlılıklarını kaybettikleri için ifsadın içinde yer almaya başladılar.

Birileri 'Müslümanlar üzerindeki baskı kalktı, binlerce İmam Hatip Lisesi, yüzlerce İlahiyat Fakültesi açıldı. Ne bileyim camilerimizin sayısı arttı' şeklinde düşünseler de durum farklı bir mecraya kaymış bulunmaktadır. Gün geçtikçe namaz kılanların sayısında azalma görülmekte. Namazı önemsemeyen genç nesil artık camileri değil, cafe/kahveleri mekân tutmuş bulunmakta. 

Gerek sistemin dayatması gerekse sözüm ona lümpen medyanın ahlaksız dizilerinin empoze ettiği kültürün etkisiyle nesil esfel çukurlarına savrulmuş bulunmaktadır. Aileler bu durum karşısında aciz ve perişan. Fıtrata aykırı işler sergileyen sistemim finanse ettiği rezil diziler de, insanın güzel ve salih amel işlemesini ha bire sabote etmektedir. 

Oysaki her Peygamber kendi halkına ilk önce tevhid inancını tebliğ etmiştir. Bütün nebiler, tevhidin eyleme dönüşmüş biçimi olan namazı, kendilerine tabi olan müminler topluluğu ile birlikte dosdoğru ve sürekli kılmışlardır Bunun yanında toplumlarına da ölçü, mizan ve adalet temeline dayalı bir yaşam modeli önermişlerdir.

İslam düşmanları, Peygamber ve beraberindekileri, kendi hayat tarzlarına müdahale eden namazdan vazgeçirmek için her türlü baskı ve şiddeti öngörüyorlardı.

Amaçları vurgun, soygun ve talanı esas alan zalim düzenlerine/hayat tarzlarına Müslümanları kabule zorlamaktı.

Medye ve Eyke halkını tevhide davet eden Hz. Şuayb (a.s)'a halkı ne demişti?

"Ey Şuayb! Atalarımızın taptıklarını terk etmemizi veya mallarımız hususunda dilediğimizi yapmaktan vazgeçmemizi sana namazın mı emrediyor?"

"Seni ve seninle birlikte iman edenleri ya ülkemizden çıkaracağız ya da mutlaka bizim milletimize geri döneceksiniz" dediler.

Tevhidin eyleme/pratiğe dönüşmüş şekli namaz, zalimlerin hayat tarzına bir saldırı olarak addedildiği için Müslümanlara saldırılmıştır. Tarihte Roma ülkesinin batıl hayat tarzlarına aykırı hareket eden yedi imanlı genç, toplumdan dışlanmış, canlarını güvenceye almak için de mağaraya sığınmamışlar mıydı? Kavminden kaçıp mağaraya sığınan bu yedi imanlı mümine Ashâb-ı Kehf, yani mağara arkadaşları denildiğini bilmeyenimiz yoktur her halde.

Dün genç birer dava eri olarak taassubu ve ırkçılığı reddederek kavmimizin dinsizlerine başkaldırınca dışlandık. Küfür ve tuğyana karşı hareket olarak bu topraklarda bir Seddi Zulkarneyn inşa ettik. Neslimize ve insanımıza namaz hakikatini emrettik. Camilere akın ettik. Bunun için hicretlere gönderildik ve zindanlara atıldık.

Tarassut ve baskı altına alındık, bu yolda en azizlerimizi kurban verdik. Her şeye rağmen gidilecek yolun, yaşanacak hayat tarzının bir tane olduğunu söyledik. Ki bunun Kur'an'ın çerçevesini çizdiği din/hayat olduğunda ısrar ettik.

Sözünü ettiğim dünkü nesil, zor zamanda hayatlarının merkezine Kur'an'ı koymuştular. Yüz binlerle ifade edilebilecek sayıda çocuğu Kur'anla ve Siyeri Nebi'yle tanıştırdılar. 28 Şubat sürecinde bütün bu hayırlı ameller suç addedildi ve buna binaen on binlerce kardeşimiz işkencelerden geçirilip zindanlara atıldı.

Bu dinin bülbülleri olarak ötmesi gereken gençlik, maalesef bu dinin baykuşları olarak hanelerimize tünemiş durmaktalardır. Dinin kolonu olan namaz önemsenmediği/için, neslimiz manen enkaz altında inlemektedir. Gençlik bu haliyle artık kabirdeki diriler mesabesindeler. 

Üstad Bediüzzaman Gençlik Rehberinde ne güzel söylemiş:

"Hayatın lezzetini ve zevkini isterseniz, hayatınızı iman ile hayatlandırınız ve feraizle zinetlendiriniz ve günahlardan çekinmekle muhafaza ediniz."

Resul-ü Ekrem(s.a.v)'in namaz hakkındaki şu fermanını zikrederek yazımı bitireyim:

"Parça parça kesilsen de, yakılsan da Allah'a ortak koşma ve farz olan namazı bilerek terk etme."