• DOLAR 32.45
  • EURO 34.829
  • ALTIN 2438.673
  • ...

 Tüm peygamberler yorumu ve algıyı merkezileştirerek halkları manipüle eden zalim yöneticilere karşı mücadele etmişlerdir. Egemen güçler, doğru bilgi kaynağını tahfif ederek, karalayarak ya da gürültü içinde boğarak idraklerden uzak tutmayı çalışırken, Peygamberler, insanların doğru bilgi kaynaklarıyla buluşmasını hedeflemişlerdir.

   Gazzeli yiğitlerin Siyonistlerle olan mukaddes cihadı bütün imkânsızlıklara rağmen, 150'inci gününde de devam ediyor. Siyonist rejim Gazze'de dur durak bilmeden, Birleşmiş Milletler ve benzeri daha birçok insani kurum ve kuruluşu es geçip sayısı 2 milyar Müslüman dünyanın gözlerinin içine baka baka Filistin'de hastaneleri, okulları, camileri ve hayat emaresi olan her yeri bombalayarak kanlı dosyalarına bir yenisini daha eklemektedir. Haydut çete,  gerçekleştirdiği hava bombardımanı ve kara saldırılarında 30 bini aşkın şehidin olduğu, 70 bin insanın yaralandığı, binlerce Gazzelinin cansız bedeninin hala enkaz altında olduğu vahşi bir tabloyla karşı karşıyayız. 2,3 milyon Gazzeli insanın yerinden yurdundan edildiği, tarihin en büyük yıkım ve soykırımının yaşandığı bu vahşet karşısında -sözüm ona- özgür dünya, üç maymunları oynamaya devam ediyor.

    Dostlar, sözün bittiği yerdeyiz; bilgi ve ekonomik gücün seçkin zümrenin elinde olması siyasal otoritenin işini kolaylaştırıyor. Halk, algıları yönetilip manipüle edildiği için yöneticilerin bu yanlışlarını sorgulayabilecek miktarda ne bir bilgi birikimine ne de cürete sahip değildir. Öte taraftan, halkın bilgiye ulaşma yollarının kısıtlı olması, fakir olması ve eğitim olanaklarının bulunmayışı halkın daha da kolay yönetilebilmelerine neden oluyor. Bilgili ve yetkin kişiler ise ya mahalle baskısı görüp siyasal otorite tarafından devşiriliyor ya da çeşitli yöntemlerle susturuluyor.

   Filistin İsrail meselesinde Müslümanlar halklar "yorum özgürlüğü"nden ziyade siyasal otoritenin sınırlarını belirlediği yorumlardan birini seçme özgürlüğüne sahiptirler. Hangi gerekçeyle olursa olsun, bu vahşete suskun davranıp terör devletiyle ticari, siyasi ve diplomatik ilişkilerini sürdüren liderler Siyonist Yahudilerin zulmüne ortaktır. Bu mezalime seyirci kalanların alnında bu kara bir leke olarak bin yıl kalacaktır.

   Peygamberler totaliter ve baskıcı rejimlerin halka uyguladığı enformatik baskı ve kuşatmayı kırarak tarih akışını değiştirmek için gönderilmiştir. Allah'ın Peygamberler(Hepsine selam olsun), statükonun dışında halkın mahrum olduğu doğru bilgi kaynağını onlara ulaştırabilen emin kişilerdi. Halkın zalim yönetici/yönetimlere başkaldırıp yöneticilerin yanlışlarını sorgulamaması için egemen güçler, bilgiye ulaşım kanallarını sınırlayıp bilgiyi kontrol altına almaya çalıştıkları yadsınamaz bir hakikat olarak karşımızda durmaktadır. Bu noktada peygamberlerin tarihte oynadığı rol dikkat çekicidir. Peygamberler, halkın basiret gözünü açıp özgürce mevut statükoyu sorgulamalarına fırsat verecek bir bilgi kaynağına onları ulaştırıp eleştirel düşünebilmenin ve olaylara farklı bir pencereden bakabilmenin yöntemini öğretmişlerdir. Bu konu da vahiy öğretisiyle halkın pusulası ve hidayet öncüsü olmuşlardır

"Onlar ağızlarıyla Allah'ın nurunu söndürmek istiyorlar. Halbuki zalimler istemese de Allah nurunu tamamlayacaktır. Müşrikler istemese de dinini bütün dinlere üstün kılmak için peygamberini hidayet ve hak ile gönderen O'dur." ( Saf: 8 ila 9. Ayet)

   Tarihte İsrailoğulları gönderilen peygamberlere karşı düşmanca bir tutum içine girmişlerdi. Bir dizi hilelere ve sapmalara başvurmuşlardı. Çeşitli yollara ve yöntemlere başvurarak ona karşı savaşmışlar ve bu çirkin savaş o gün bugündür devam etmektedir. İsrailoğulları Peygamberlerine önce ithamlarda bulundular, sonra onlarla savaştılar. "Kendilerine apaçık belgeler gelince bu apaçık bir büyüdür dediler." Tıpkı ilahi kitabı olmayan ve yeni dinin geleceğinden, müjdesinden haberi olmayan müşrikler gibi. Sonra bu savaşlarını hile ve oyunlarla sürdürdüler, İslam ordusu içine şüphe ve desiseler sokmaya çalıştılar. Medine'de Muhacir ile Ensarı birbirine düşürmeyi planladılar. Ensar’dan Evs ve Hazrec kabilelerinin arasını açmaya çalıştılar. Bazen münafıklarla bazen de müşriklerle iş birliği yaparak komplolar kurdular. Bu yolla İslam'a karşı savaştılar. Bazen Hendek Savaşı’nda olduğu gibi İslam'ın saldırgan düşmanlarına katılarak bu mücadeleyi sürdürdüler ancak başarılı olamadılar.

  Tarihte Yahudilerle süregelen bu savaş bir an dahi dinmemiş ve sona ermemiştir. Dünya Siyonizm'i ve haçlı zihniyeti bugün de İslam'a karşı hile ve tuzaklarını Siyonist devletin yanında durarak sürdürmektedir. Nesiller boyunca aralıksız ve amansız bir şekilde bu iki kitle İslam'a karşı saldırılarını ve mücadelelerini sürdürmüşlerdir. Doğu'da haçlı seferleri ile ona karşı savaşmışlar, batıda ise İspanya'daki savaşlarla mücadelelerini sürdürmüşlerdir. Ortadoğu'da ise son hilafet devletine karşı iğrenç bir savaşa girmişler. "Hasta adam" dedikleri bu ülkeyi paramparça edip bir tapusu Osmanlı Devleti'ne ait toprakları paylaşmışlardır. İslam yurdunda sahte kahramanlar yaratmaya ihtiyaç duyduklarında İslam'a karşı bu kinlerini kusmaya ve bu planlarını uygulamaya kendini adayan sözde kahramanlar ileri sürmüşlerdir.

   İslam'a ve Müslümanlara karşı sergilenen onca savaşlara, hilelere, cezalandırmalara, soyutlamalara ve ağır zulümlere, işkencelere rağmen! Çünkü Allah'ın nurunu ağızlarıyla söndürmek, kulların ellerindeki ateş ve demirle onu bastırmak mümkün değildir. Azgın zalim diktatörler, Siyonistlerin ve haçlı zihniyetinin türettiği sahte kahramanlar bu uzak hedefe ulaştıklarını hayal etseler de Filistin, Gazze ve diğer İslam beldelerinde Allah'ın nurunu söndüremeyeceklerdir.