Çukur Siyasetindeki Israr, Rojava İçin mi?
Eli silahlı örgüt artık savaşı şehir içlerine taşıdı. Kürt halkı, uzun bir süredir artık rahat yüzü görmüyor. Doğu illerindeki şehir içlerine taşınan savaşa sebep olan PKK`dir. Devletin ve Hükümetin de bunda tabi ki payı vardır. Bu tespit, halkın tespitidir.
Fakat halk sandıkta verdiği desteği sokak savaşlarında vermedi ve böylece savaş istemediğini de ispatlamış oldu. PKK adeta intihara girişti ve beklediği sonuca ulaşamadı.
Peki, madem intihar olduğu ayan beyan ortada ise neden hala bu Çukur Siyasetinde ısrar ediyorlar. Bile bile kimse böyle bir şeyi tercih etmez. Bu durum için bir sürü yorum yapılabilir. PKK`nin şehir savaşlarıyla halkı canından bezdirmesinin sebeplerinden birinin altını çizmek istiyorum. Tabi bu sebep, savaş taktiğinin tek hedefi değildir. Birden fazla hedefleri vardır ancak gözden kaçan başka bir planın olduğunu düşünüyorum. Ve iddia ediyorum ki bu plan, bu savaşta elinde silah olanların planı değil, onların eline silah veren fikir babalarının planıdır.
Herkes tarafından biliniyor ki, Suriye`nin kuzeyinde uzun bir süredir Kürdistan özerk bölgesi kurulmaya çalışılıyor. Şunu açık bir şekilde ifade edeyim ki, Suriye Kürdistanı`nın özerk ya da tam bağımsız bir yapıya dönüşmesine asla karşı değilim. Sonuçta buna karar verecek olan orada yaşayan halktır ve herkesin de buna saygı göstermesi gerekir.
Fakat Türkiye`nin buna izin vermeyeceğini deklare etmesi bir anlamda bu planı bozuyordu. Amerika`nın açıkça PYD`ye destek vermesi ise işi daha karmaşık hale getiriyordu. Gerçi ABD her ne kadar Suriye`de “Özerk Kürdistan`a karşıyız” dese de bilin ki bu karşı olmadıklarına ve destekleyeceklerine dair bir ilandır.
Şeytan, plan yaparken görünmeyeni planlar.
Şimdi gelelim Şeytanın asıl planlarından biri olan Çukur Siyasetinin, Rojava ile olan ilişkisine…
PKK şehir savaşlarında halkın bile tepkisini göze alarak hala ısrarla şehirlerde çatışmaya devam ediyor/edecek ve böylece doğudaki şehir savaşlarında ve özellikle de Batı illerindeki bombalama olaylarıyla ülke halkını canından bezdirecek ve devlet/hükümeti halkın gözünde suçlu gösterecek ve halk “yeter artık” deyip devlet yöneticilerini suçlayacak. Devlet/hükümet yetkilileri de yıpranma sonucunda halkın desteğini kaybetmemek için bu beladan kurtulmaya çalışacak. Bunun için de devlet/hükümet, PKK`nin ülke sınırları dışına çıkmasına ve orada güvenli bir ortamda kalmasına sessiz kalmak ve kabullenmek zorunda bırakılacak.
Yani halk da diyecek ki; yeter ki burada savaş ve bombalar olmasın, bırakın Suriye`de ne yapıyorlarsa yapsınlar. Türkiye bu zorlu süreçten kurtulmak isteyecek ve böylece PKK Suriye`nin kuzeyine yerleşecek ve orada istediği sonucu elde edecek. İşte o zaman da Büyük Şeytan istediğine kavuşacak.
Peki, Türkiye buna razı olmasa ne olacak…
Belki de Türkiye, Suriye`nin kuzeyine girecek ve böyle bir oluşumun olmasını engelleyecek. O zaman da zannetmeyin ki Şeytanın planı bozulacak. Hayır, bozulmayacak tam aksine plan silsilesi devam edecek. Zaten Büyük Şeytan baştan beri Türkiye`nin Suriye topraklarına girmesini istiyordu ve bunun olması için de her türlü şeytanlığı yapıyordu.
Yani her iki şekilde de Şeytanın hesapları tutacak. Peki, bundan kurtulmanın çaresi yok mu?
Tabi ki var. Şeytani planlarla başa çıkabilmenin yolu ferasetle hareket ederek, devletçi ve ırkçı yaklaşımları devre dışı bırakarak, ayırım yapmadan insan odaklı yaklaşımlarla ancak başarılı olunabilir.
Ferasetli yöneticilerin olduğu bir ortamda yaşama dileğiyle,
Allah`a emanet olunuz…
twitter.com/EminOzaslan