• DOLAR 32.34
  • EURO 34.879
  • ALTIN 2393.529
  • ...

Gazze’de insanlık, tarihin en zor sınavını veriyor. Bunun en büyük sacayağı şüphesiz ki Müslümanlara bakan yönüdür. Kur’an, toplumları itaat-isyan bağlamında değerlendirirken ilkesel bakar. 

Gazze başta Müslümanlar olarak, bugün insanlığı eğiten bir mektebe dönüştü. Öncelikle dünya insanı, nasıl bir küresel siyonizm mali sömürüsü kıskacında ezildiğini gördü. Genelde dünya, özelde Müslümanlar üst kimlik edinme krizini fark ettiler. İşte bugün batının özelde Müslümanlara, genelde tüm dünyaya dayattığı “ulus” üst kimlik acısını hep beraber çekmekteyiz. Bir şeyi dayatmak ile kabullendirmek başka şeylerdir. Bugün en acı olan, İslami kesimlerin dahi bundan etkilenmeleridir. 

Ulusal üst kimliğin temeli siyonist zihniyete dayanır. Bu üstünlüğün doğuştan verildiğini imandan bilirler. Kur’an, ulusa dayalı ırki temayülü, “Tebbet” ile yok etmiştir. Bugün dünyada meydana gelen tüm krizlerin muhayyilesinde etnik “ulus” marazı yatmaktadır. Halbuki bunun yerine, Arapçada “beynelmilel” Osmanlıda “milletlerarası” olarak biliniyordur. Batı bunun yerine ulusu önceleyen, “uluslararası” zehiri aramıza zerk eyledi.

Kur’an, ırk ve ulus yerine namazı kıyamla, ahsen yaratılışı kıvamla ve toplumun ontolojik yapısını kavimle birleştirmiştir. Kavim aidiyeti birlik değeri olan ortak akıl ve ortak gücü temsil eder. Ulusta ise toplumsal varlığını ayrıştırma ve üstünlük sebebi kabul eder.

Kur’an’ın çok bahsettiği nankör toplum ben-i israil toplumudur. Gazze de bunun canlı tefsiri oldu. Burada “Ey israil kavmi” yerine “Ey ben-i israil” denilmesinin hikmetine dikkatinizi çekmek isterim. Yani, “Ey israil kavmi” denilseydi bu da değer taşıyan bir aidiyet olurdu. Ama “Ey ben-i israil” demesiyle israil (Yakup)’la olan bu ırkın sadece sülbi bağına dikkat çekilmiştir. Bu çok önemli bir detaydır. Yoksa peygamber katledenleri Yakub’un taşıdığı değerler sistematiği üzerinden Kur’an niçin zikretsin ki?

Ben-î İsrail’in Kur’an’daki kaypaklığının dört ana unsurunu söyleyelim:

  1. a) Kelimelerin yerlerini değiştirirler (Nisa, 46)
  2. b) Kendi ulusal üstünlüklerini iman esası olarak kabul etmek. (Maide, 18)
  3. c) Vahye ve nübüvvete uymaları yerine, onları kendi emri altına almaya çalışmaları. Peygamber dahi olsa uymayanları cezalandırmaları. (Bakara, 91)
  4. d) Nimete nankörlük. (Bakara, 40)

Müslümanların bu duruma düşmemeleri için Kur’an bizi sık sık uyarıyor. Kur’an olaylara ilkesel yaklaşır.

Bugünün dünyası, ulusal etnik kimliğe sarılmayı bir doğal hak olarak görmeye başladı. Buna bir kısım Müslümanlar da dahildir. Bu bağlamda batı, İslam aleminin içindeki zenginlikleri bir çatışma ortamına sürüklemek istemektedir. Bu konuda bir hayli mesafe de kat etmiştir. Halbuki İslam, Müslümanlarla, insanlık ailesiyle insani üst kimlikte kardeşliği esas alır. Gazze ve Filistin direnişi bu iki büyük kardeşliği bugün itibariyle ihya eden bir mektep oldu. 

Gazze, terör çetesinin kartondan bir çakal olduğunu gösterdi. Müslümanların dünya çapında düşürülen ahlaki imajını ihya etti. İslami savaşın hukuk ve ahlakını gösterdi. Müslümanlara bir direniş ruhunu aşıladı ve iman ile umudun ayrılmayan bir bütün olduğunu öğretti. Kişi, taşıdığı umut kadar iman sahibidir. İslam medeniyet tasavvurunu yeniden inşa etti. Kalpteki taslihiyetin silah gücüne teslim olmadığını gösterdi. Gazze, Bedir ve Ahzab savaşlarının ruhunu günümüze taşıması bakımından büyük bir mektep oldu.