• DOLAR 32.34
  • EURO 34.879
  • ALTIN 2393.529
  • ...

 Mali yardımların bazen gizli bazen de açıktan verilmesi gerekir.

İslam iktisadının temeli her amelde olduğu gibi, imana dayanır. İmanın yüklediği mali durum bazen nisaba, bazen imkana, bazen gizli, bazen de açıktan vermeyi ön görür. Normal durumlarda yapılan yardımların gizli yapılması gerekir. Ama cihad zamanı veya zaruri ihtiyaçlarda ise açıktan açığa verilmesi evla olur.

Fi’l-i cihadın ilanı zamanında açıktan açığa ve Ashabını yarıştırarak yardım toplayan bir peygamberin ümmetiyiz. Peygamberimizin herhangi bir uygulaması eğer vahiyle uyarılmamışsa, onanmış sayılır. Mealen; “Yok mudur bugün cenneti satın almak isteyen?”...diye Müslüman mücahitlerin o dar zamanında ihtiyacını gidermeyi, cehennemden azad ve cenneti satın alma olarak ilan etmiştir. 

Düşmanın karşısında ordunun gücü az olursa tüm Müslümanlara cihad; tıpkı namaz gibi, oruç gibi farz-ı ayn olur.

Deki (böyle savaş durumunda) durmadan bir şeyler yapın (yaptığınızı) Allah da Peygamberi de müminler de görecektir. Sonunda gizliyi de açığı da bilenin huzuruna çıkarılacaksınız ve O, size yapmış olduklarınızı haber verecektir.” (Tevbe/105)

Cihad günü yapılan gayreti Yüce Allah, Peygamber sallallahu aleyhi vesellem ve müminlerin bildiğini zikreder. Mal ile yapılan cihad, ümmet için bir rahmettir. Eğer mal ile cihad olmasaydı, sadece çarpışan mücahitlerden başkası bu sevaba nail olamazlardı. Halbuki insanın bazen içinde bulunduğu şartlar, filen cihada gitmeyebilir.

Dün Asr-ı Saadet’te kimi canıyla, kimi hem mal hem canıyla, bir kısmı şiir ve ezgileriyle cihada katılırlardı. İslami çalışmalarda herkesin kendini pay sahibi görmesi, kişideki motivasyonu yüksek tutar. Bu anlamda Yüce Allah, kulları için cihadın sevabına ortak bir zemin oluşturmuştur. Bu da ümmet için bir stratejik rahmete dönüşür. Cihada katılan ve katılmayan şeklinde değerlendirmek toplumu ayrıştırır. Cihad ibadetini Yüce Rabbimiz can ve mal diye çeşitlendirmesi bizim için bir rahmettir. Bu rahmet kapısından herkes faydalansın diye bunu sürekli Kur’an’da beraber zikretmiştir.

Burada bir usulün beyan edilmesi gerekir: Sadakalar ve dolayısıyla nafile ibadetlerin gizli yapılması daha evladır. Bu yapılmadığında alanda da verende de ahlaki bir bozulmaya sebep olabilir. Nafile bağışı şahsa yapılırsa hüküm budur. Alınanlar nafile değil ve alan da şahıs yerine bir hayır kurumu veya devlet ise açıktan alması ve nereye harcadığını söylenmesi riyaya girmez. Bu Yüce Allah ve Peygamberi’nin emri olup muhtemel bir fitneyi de önlenmiş olur.

Devlet, vatandaşından aldıklarıyla yaptığı okul, yol, çeşme ve hastahane gibi hizmetleri söylemeli. Yaptığı yatırımları gizlemesi dinen yanlış olur. Hayır kurumları da aynı hükme tabidirler. Aldığını nereye verdiğini anlatmak sadakatini, reklamlarla tekrarını ve istemesi de bereketini artırır. Yapılan reklam şahsa ait olmadığı için kişisel bir övünmeye götürmez. Hiçbir şahsın isminin bulunmadığı, bilakis toplumsal ortak havuz sistemi olduğu için bu işin reklamı riyaya girmeyip ibadet sayılır.

Çünkü hayır kurumları, hayırseverlerden aldıklarını hangi bölgelere yardım yapılması gerektiğini daha iyi bilirler. Eğer cihad gibi zaruret zamanında ilan edip reklam yapılırsa bu hasenattan çok vacibata girer. Cihad zamanında mali destek farzlardan da farz-ı ayn olur. Farzların açıktan açığa yapılması riyaya girmez, davet ve tebliğe girer. Ümmetin iktisadi anlayışıyla Kur’an ve Sünnetin iktisadi bakışı aynı olması lazım. Bakara/274. ayette de bu açıklanmıştır. Bazı amellerimiz zaman ve mekâna göre gizli veya açıktan yapılması daha sevaplı olabilir.