• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...

Suriye savaşını başından beri ellerini ovuşturarak izleyen ve emperyal kan içici özelliğiyle kan ve gözyaşını heyecanla seyreden bir terör rejimi İsrail…

İsrail, Suriye iç savaşının yumuşadığı zamanlarda veya barışın konuşulmaya başlandığı vakit stratejik noktaları bombalayarak sessizliğini bozdu. Yıllardır Gazze ablukasıyla köşeye sıkıştırdığı HAMAS, yeni bir darbe ihtimaline karşı yönetimi ortak hükümete devretti. Bu durum İsrail`in hoşnut olmadığı bir durumdu. Katar krizinde BAE`de M. Dahlan`a kurnazca bir planda aktör görevi verilerek BAE, Suudi, Mısır ve İsrail`i heyecanlandıran bir girişimde bulundu. Mısır`da ve İsrail`de görüşmeler yaptı ve bu durumu fark eden Hamas yönetimi karşı hamle ile yeni siyaset belgesi açıkladı. Ardından Türkiye`ye geldi ve Fetih yönetimiyle görüşmeler başladı, tavizler vererek ortak hükümette anlaşıldı ve Dahlan bertaraf edilerek İsrail`de Katar krizinde başarısız oldu.

Yine Suriye savaşı patlak verdikten sonra Suriye ve Lübnan sınırında Gazze`ye karşı Demir Kubbenin üzerine Davut Sapanı Füze Savunma Sistemi yerleştirildi. Lübnan Başbakanı Hariri ‘‘İsrail savunma sistemiyle Lübnan`a karşı savaş başlatmayı düşünüyor.`` açıklamasında bulunmuştu. İsrail Akdeniz`de Lübnan`ın karasularını içine katarak 860 kilometrekareye çıkarmasını da hatırlatmak gerekiyor. Yine ABD‘nin büyükelçiliğini Kudüs`e taşıma düşüncesi olayları şeffaflaştırmaktadır. 

İsrail bölgede pozisyonunu güçlendirme gayretinde. ABD ona ayak uydurarak son Suudi operasyonlarına destek verip Ortadoğu`da alan açmak ve ayrıca Kerkük petrol sahasının intikamını almaya çalışmaktadır. İsrail çevresini güvenlik altına almaya çalışmaktadır. Mısır darbe ile istenilen noktaya getirildi. Suudi Arabistan yeni veliaht ile güzel günler bekleniyor ve Sanafir ve Tiran Adalarının Suudi`ye devredilmesiyle İsrail uluslararası sulara kavuştu. Kızıl Deniz`in batı tarafını Eritre`de askeri üslerle güvenlik altına aldı ve yine Akdeniz hem doğalgaz aramalarıyla hem de Kıbrıs Rum kesimiyle yapılan yakın antlaşmalar İsrail`e güven vermektedir. Bu olaylar paralelinde israil, tüm Ortadoğu`da mevcut enerji yataklarıyla ilişkisini sürekli canlı tutuyor.

Gelelim sorunlu bölgelere; Lübnan, Suriye savaşından beri özel ilgi alanında. Kerkük ve Musul`un yeni halleriyle petrol boru hatlarının İsrail`e tek güzergâhı da Lübnan olmaktadır. Arabistan; prens ve bakanların tutuklanmalarıyla İsrail ve Trump`a yakın isimlerin yönetimi ele geçirmesi, İsrail için adapte olacak alanı daraltma olarak görülebilir. ABD`nin son zamanlarda Kuveyt`e yığınak yapması diğer bir ayrıntıdır. İlk dikkat edilmesi gereken Katar, Lübnan, Kuveyt ve Irak hattı Suriye ise dert olmaktan halen uzakta…

Lübnan`da Suudi ve İran yönetiminin İsrail`e yarayacak olan muhtemel savaşı, Yemen`de yıkılan ocakların az görülüp oluşacak katliamı Lübnan`a da taşımak olacaktır. Lübnan Hizbullah`ının Suriye`de yıpranmış veya zayıf düştüğü düşüncesi Haşdi Şabi faktörünü gözardı etmektir. İran, Suriye savaşı boyunca Afgan ve Türki cumhuriyetlerin mültecilerinden oluşturduğu 200 bin kişilik bir ordudan söz edilmektedir. Taş üstünde taşın kalmadığı bir Irak, bir Afganistan ve Suriye`nin yanına yine Ortadoğu`da Lübnan`ı eklememiz demek oluyor. Lübnan ile birlikte Suudi Arabistan`ın artık rahat bir yüz görmeyeceği de söz konusudur. Peki Suudi bu denli bir Trump`çı politika ile birlikte S400 Füze Savunma Sisteminin neden Rusya`dan alındığı sorusu da akıllara gelmiyor değil ve bu sistemin sadece İran`a karşı alınmış olma ihtimali zayıflığını Rusya hesap etmiştir. Diğer bir ihtimal tüm yularını teslim eden Suudi yönetimin muhtemelen ABD`ye güvenmemesidir. 

Lübnan`da oluşacak bir çatışma ortamı Suriye ve Irak`taki hâkimiyet alanlarını etkileyecektir ve Türkiye stratejik önlemler alması gerekir. İdlib`te Rusya`ya alan açılması Afrin hayaliyle oldu fakat Rusya Kürtlerle tek bağlantı noktasını paylaşmak istemeyecektir.