• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...

Ulus egemenliğinin ihlal edildiği ve büyük güçlerin ortak alanı durumuna gelen Ortadoğu, egemen olmaya çalışan ülkelerin ucuz karakterlerine kaygan bir zemin sunmaktadır.

Ortadoğu coğrafyasında ittifaklar 24 saat içerisinde değişebilmektedir ve ittifaklar üzerinde strateji geliştirmek hüsrana sebep olabilmektedir. ABD`nin, NATO üyesi Türkiye ile ittifak olmaya ara vererek PYD ile yaptığı ortaklıktan başlayabiliriz. Tırlar dolusu silah yardımıyla neredeyse Suriye`nin yarısının kendisine ikram edilmesiyle tüm dengelerin altüst olmasına yeterli olabilirken, 2016`da Musul operasyonuyla Irak hükümeti ve Türkiye hükümetinin karşı karşıya geldiği Başika Kampı, Kuzey Irak Kürdistan`ının referandumuna karşı Irak`la yeni bir ittifaka sebep olabilir. Türkiye`yi Başika`ya davet eden Musul valisi Nuceyfi ve yer temin edenin de Barzani olduğunu hatırlatmakta fayda var. Enerji hatırına yıllardır Irak Kürdistan`ı ile adı konmamış bir ittifak söz konusuydu. Barış sürecinde zamanın Dışişleri Bakanı Davutoğlu Diyarbakır`da Barzani`ye hitaben ‘kek (abi) Barzani` diye seslenmesi halen hafızalarda yerini korumaktadır.

Yine İdlib üzerinde Astana ile yapılan yeni ittifaklar akıllara soru işaretleri getirmektedir. Rusya`nın düşürülen uçağını bir kenara bırakıp, Şubat ayında Cumhurbaşkanı Erdoğan`ın Bahreyn ziyaretinde İran için ‘‘Pers milliyetçiliğini durdurmalıyız`` uyarısı, o zaman için İran ile yaşanan gerilimi özetleyen sözlerdi. Yine İran`ın Suriye savaşının başından beri PYD ile olan muhabbeti, Menbic`te ABD`nin kontrolüyle bozulmuş görünüyor. Suriye savaşından beri zalim olan yüzbinlerin katline, milyonların hicretine sebep olan Suriye Rejimiyle düşmanlığımız İdlib`te son bulması artık sürpriz olmayacaktır. Şer güçleri, Heyet-i Tahriri Şam`ın hâkimiyetini ileri sürerek İdlib`e doğru bombardımanlarla ilerlemeye başladılar. Muhalefeti paramparça hale getiren müdahil ülkeler, İdlib ile sonunu getirmeye çalışmaktadırlar. Bölge terör bahanesiyle terör örgütü PYD`ye ABD tarafından peşkeş çekilmeye çalışılıyor. PYD`nin Rojava`da Esad, ABD ve Rusya ile beraber hareket etmesi ve Batıdan emperyalizm karşıtı marjinal sosyal demokrat örgütlerin, özgürlük için PYD saflarına katılıp savaşması, PYD`nin savaşını masum mu kılmaktadır? Oynanan oyunun büyüklüğünü ve çirkefliğini gözler önüne sermektedir.

Akıllara gelen soru Türkiye, PYD koridoru ya da Afrin için mi İdlib`i gözden çıkardı?

Lübnan-Suriye sınırında DAİŞ ve Tahrir-i Şam ile yapılan savaşta ittifak olmasa da; ABD`nin yardım ettiği Lübnan ordusunun Lübnan Hizbullah`ından çok farklı olmadığını ve aynı cephede birbirlerine göz yumduklarını, ‘düşmanımın düşmanı dostumdur` olarak yorumlamak, görmek istemediğimiz masum(!) ayrıntılardır.

Katar krizinin fitilini çeken ABD, Katar ile milyar dolarlık silah anlaşmalarından sonra körfez ülkeleri arasında sorumluluk bilinciyle(!) arabuluculuğa hazırlanması gibi…

Kaygan zemine örnek olması açısından Yemen`e gidecek olsak; iç ayaklanmadan bu yana kıtlık ve salgın hastalıklarla boğuşan Yemen, çatışmaların başında Suudi Arabistan, İran ve BAE müdahalesi ile değişen ittifaklar ve cepheler savaşı derinleştirmekten başka bir işe yaramamaktadır.

Ülkemizde ise kemankeş mücahit milliyetçiler, bazen krizine girdikleri kafatasçı sendromu zihniyetiyle strateji belirlemeye devam etmektedirler. Milliyetçiliğin söz konusu olmadığı durumlarda ümmetçi bir nara ile Arakan mazlum, Filistin çaresiz diye feryadı figan ederler mazluma el uzatırlar ama mazlum söz konusu olunca din, ırk, milliyet sorulmaması icap eder. Yine de bu yardımlar ve el uzatmaların hepsi ümmetin filizlenmesi için küçük de olsa bir umuttur ama bu filizlenmeleri her yerde görmek ve yaşatmak önemlidir.

IKBY referandumuna Türkiye`den aşırı tepkilerle, muhafazakâr Kürtlerde öfke ve kin oluşturulup Kürt-Türk düşmanlığı mı oluşturulmak isteniyor?