• DOLAR 34.432
  • EURO 36.281
  • ALTIN 2835.164
  • ...

Hava savunma sisteminin tartışma, tehdit, stratejik hamle olduğu bir haftada biz de tabi olarak konuyu hava savunma sistemleri üzerine inşa edelim. Suriye savaşının patlak vermesiyle tekrar tartışma konusu olan hava savunma sistemleri Türkiye`nin talebiyle NATO ülkeleri tarafından Esad tehdidine karşı Maraş, Adana ve Antep`e patriot füzeleri yerleştirildi. DAİŞ`İn ortaya çıkmasıyla tehdidin boyutunun değiştiği bahane edilerek ABD ve Almanya füze rampalarını Türkiye`den çekmiş ama Kürecik`te, İsrail ile anlık istihbarat paylaşımını yapan ve neredeyse tüm Ortadoğu`yu kapsayan radar sistemini kaldırmamıştır. Bu duruma Türkiye uçağının düşürülmesi de eklenince Türkiye arayışa girmiş, NATO dışındaki ülkelerin kapısını çalmaya başlamıştır.

Türkiye`nin etrafına baktığımızda tüm komşuların füze savunma sistemleri var.

İsrail sınırında demir kubbe savunma sistemi, Yunanistan`da hem patriot hem de S300 füze savunma sistemi, Bulgaristan`da S300, Ermenistan`da S300, Suriye`de 700 km menzilli scud-D füzeleri ve Rus Lazkiye üssünde S400 füze savunma sistemi, İran`ın elinde 2000 km menzilinde füze ve S300 savunma sistemleri mevcut. Ayrıca PYD`nin elinde bile 25-40 km menzilli füzeler bulunmaktadır. Yani etrafımız balistik füze savunma sistemleri ile dolu. Türkiye 4. Nesil savunma sistemine sahip değilken 5.`si kullanıma geçmek üzeredir.

S400 füze sistemi mevcut sistemler arasında en iyiler arasındadır, fakat yazılımın kimin elinde olacağı ve ne şartlarda satın alınacağını bilmek gerekir. Rusya`nın menfaatleri çerçevesinde yapıldığı muhakkaktır. Yazılıma değinmişken; Körfez Savaşında Fransız savunma sistemini yüksek meblağ ile satın alan Saddam Hüseyin, Körfez Savaşı patlak verdiğinde radarın kapandığını ve artık çaresizce kaderine terkedildiği unutulmamalıdır. Türkiye kendi hava savunma sistemine ağırlık vermeli. 2015`te girişimde bulunulmuştu ama girişimle kalınmamalı; savunmadaki bağımlılık ile büyük ülke ters orantılıdır. İHA`lardaki ambargo Türkiye`yi SİHA sahibi yaptı. Drone`nun gelişmiş hali olan bir aletle özgüven olabilir, fakat bununla bölgede güçlü devlet olunmuyor, devamının getirilmesi gerekir. Almanya`nın uzun zamandır üstü kapalı silah ambargosu özellikle savunma sanayinde motorda kendini göstermiştir. Türkiye`nin yapması gereken, dışa bağımlılığı kaldıracak ciddi adımlar atmasıdır. Halen yerli otomobil ayıbını unutmamalıyız.

2019`da S500 kullanıma girecekken -ki S400ler 2019 da teslim edilecek- S400 sisteminin bu tarihte demode olacağı anlamını taşımaktadır. S500`ün menzili 600 km. ve avcı uçaktan 5. Nesil uçakların korkulu rüyası olabilecek ki henüz fotoğrafı bile paylaşılmamış olan sistem rakip ülkeleri tedirgin edecek boyuttadır.

NATO`da aktör olan ülkelerin karşı oldukları bu anlaşma, bazı yaptırımları da beraberinde getirecektir. Türkiye muhakkak bunu hesap etmiştir. Yunanistan`ın da NATO üyesi olduğu ve S300`lere sahip olduğu görmezlikten gelindiği açıktır. Burada ikiyüzlü bir politikanın izlendiği muhakkaktır.

NATO`nun kurulma mantığına aykırı olarak, NATO üyesi Türkiye`nin S400 satın alması hem NATO hem de Rusya için tehlike anlamına geldiği belirtilmektedir. NATO askeri açıdan karşı olduğu gibi, S400`lerin kendi sistemiyle uyumlu olmayacağını da ileri sürmektedir. Rusya ise, kendi yazılımın deşifre olmasından çekinmektedir. Diğer tedirgin olunan konu ise siyasidir. Türkiye`nin NATO`dan uzaklaşıp Rusya ile ittifaka girebileceği korkusu vardır. Nükleer işbirliği ve Türk Akımı projesinden sonra füze anlaşmaları iki ülkeyi daha çok yakınlaştıracak ve bu kendini özellikle Suriye`de gösterecektir. Astana görüşmeleri sonuç vermesi durumunda Suriye konusunda Türkiye, Rusya ve İran arasında ittifak ihtimali olabilir ve doğal olarak hemen akıllara Suriye rejimi hangi devletlerin müttefikiydi sorusu geliyor…