Barış istiyorsanız!...
İsrail Eğitim Bakanı Naftali Bennett`in itirafı: ‘‘ Eğer barış istiyorsanız kutsal kitabımızı değiştirmeniz gerekir`` Siyonizmin Ortadoğu politikasını özetleyen ve emellerine ulaşmak için durmayacaklarını gösteren bir açıklamadır.
On günlük İsrail işgalinden sonra Mescidi Aksanın tüm kapılarının açıldığı haberi basına yansıdı ve ardından Hz Ömer caminin işgali söz konusu oldu. İslam ülkelerin seyirci olduğu ama İslam toplumların ayakta olduğu bir haftayı geride bıraktık. Suriye savaşını fırsata çeviren İsrail, Suriye`de ateşkes seslerini duydukça kudurmuş bir şekilde Filistin`i hedef almaya başladı.
Geçen haftalarda ABD ve Rusya`nın Suriye`de bazı bölgelerde ateşkeste anlaşınca, terör devleti İsrail sert bir dille tanımadığını ifade etmişti. Aynı zamana denk gelen Kıbrıs görüşmelerini de unutmamak gerekir. Görüşmelerde Türkiye istediğinden vazgeçmemesi, çıkarılan enerjiden Kuzey kesimin haklarını talep etmesi ve doğalgaz aramalarına başlaması, Rum kesimini ve İsrail`i öfkelendirmiş enerji havzasını ve oluşacak koridoru tehlikeye atmıştır. Ardından Haremi Şerifi işgal hareketi baş gösterdi. Bu işgal hareketinde uzun vadeli hedefin Kudüs olduğu muhakkak ama işgal için asıl hedef olan ve bahane üretilmeye çalışılan Gazze`dir. Politik olarak bu sefer İsrail zulmüne HAMAS ve Cumhurbaşkanı Erdoğan sert söylemlerden kaçınarak İsrail`i insani davranmaya ve İslam toplumlarını Kudüs`ü sahiplenmeye çağıran açıklamalarda bulundu. Kıbrıs görüşmeleri acısından olsa gerek İsrail`in Türkiye`ye karşı söylemleri hadsiz ve saldırgan bir şekilde kendini gösterdi.
BAE ile Gazze üzerine planlar kuran Filistin`in kıdemli haini taşeron Muhammed Dahlan Mısır`da yaptığı görüşmeler ve Gazze üzerine yazılan senaryoları fark eden HAMAS, daha hızlı adımlar atıp ‘Yeni siyaset Belgesi` yayınlayarak; düşmanlığın Yahudilere değil Siyonizm`in politikalarına olduğunu ve kendini tanımlarken Müslüman Kardeşler Teşkilatının bir kanadı ifadesini kaldırdığı dikkatleri çekti. Bu adımlar Yahudi kinini durdurmak için yeterli olur mu tartışılmaya bile gerek duyulmayan bir konu olduğu muhakkak ama uluslararası toplumda bir anlam ifade eder mi zaman gösterir fakat haklılığın bir sebebidir.
Mescidi Aksa Türkiye, Suudi Arabistan ve İran için ağır bir imtihandır. Kudüs`ün Düşmesi söz konusu iken İsrail İstihbarat Bakanının Suudi Kralına ‘‘ Kral Selman`a İsrail Başbakanı Netanyahu`yu ülkesine resmi ziyaret için davet etmesi çağrısında bulunuyorum`` söylemi ve Tiran ve Sanafir Adalarının İsrail`e alan açmak için peşkeş çekilmeye çalışılması Suudi Arabistan`ın Filistin`i kendine ne kadar dert ettiğini gösteren bir haldir. Yine İran`ın İslam Devriminin şiarlarından olan ve sürekli sloganı haline gelen Kudüs`ü bir kenara bırakıp Suriye ve Irak`a ateş taşıması ve mezhepçilik fitnesine alet olması Devrimin ruhuna tezat oluşturan durumlardandır.
Türkiye`nin ise oluşturmaya çalıştığı güç dengesi her gün yeni bir darbe ile sarsılıyor Mısırda Sisi darbesi, Katar`a ambargo ve son olarak Pakistan Başbakanın mahkeme ile görevinden azledilmesi bu dengeyi sarsmaya ve yıkmaya çalışmaktadırlar. Daha önce Pakistan`ın hedef olacağını ve Filipinlere giden DAEŞ`e güzergâh olmasından bahsetmiştik Pakistan inşallah yeni kaoslara dirençli çıkar.
1969`da Mescidi Aksa`nın yakılması üzerine kurulan İİT, (İslam İşbirliği Teşkilatı) Mescidi Aksa`nın işgal edilmesiyle feshedilmesi daha doğru bir karar olurdu. Mescidi Aksanın işgaliyle artık sorun(!) çözüleceği için İİT`nın bir fonksiyonu kalmamıştır.
Her karışın savaş olduğu Suriye`de, Çin neden milyarlarca dolar yatırım yapmak ister?