Ortakdoğu gerçeği
Her yeni mevsimle yeni rüzgârların estiği Ortadoğu'da kışın zemherisi bitmeyecek gibi devam etmekte... Uluslararası güçlerin ve örgütlerin çatışmalarına ev sahipliği yapan Suriye için Astana'da oynanan tiyatronun perde arkasında farklı oyunların oynandığı aşikâr...
Bölge ülkeleri, müdahaleye hazırlanan sorumluluktan pay almaya hevesli...
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Bahreyn, Katar ve Suudi Arabistan ziyaretlerinde bulundu.
Geçen haftada yoğun diplomasi ziyaretleri yaşayan Türkiye ve Suudi Arabistan, özelde Suriye meselesi genelde de ‘ortak ordu' gibi meseleleri görüşmek üzere bir araya geldiler.
Obama'nın ziyaretinde valinin karşılamasıyla kıyaslayacak olursak, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı Kral Selman'ın karşılaması oldukça sıcak bir hava yaratmıştır.
Savunma alanındaki antlaşmalar Türkiye için büyük kazanç denilebilir veya bedelini bilmediğimiz bir kazanç da mümkün. Şii nüfusun çoğunlukta olduğu Bahreyn ziyareti sırasında Erdoğan'ın ‘Pers milliyetçiliğini durdurmalıyız' uyarısının İran'a bakışının sıcak halinin ayrıntısı diyebiliriz.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın İran'a çatışmalar için uyarısı hep ‘Mezhep çatışmasına' dikkat çekmek üzerine olduğu diğer bir ayrıntıdır.
Görüşmelerden hemen sonra Suudi Arabistan Dışişleri Bakanının ‘ ABD ile Suriye'ye asker göndermeyi planlıyoruz' açıklaması ortak bir ordu üzerinden çalışmalar olduğunu gösteriyor, fakat asıl soru kimin ordusu olacağıydı.
Yoksa fikir babasının israil olduğu Arap Birliği ordusu mu?
Hayırlı umutlarla kurulan, ancak hayalden öte bir anlam ifade etmeyen İslam ordusu mu?
Genelde teröre karşı özelde İran'a karşı Arap ordusu olması, İslam âlemini mezhep çatışması bataklığından yeni bir klişeleşmiş milliyetçilik bataklığına sürükler.
İslam ordusunun tek mezhep odaklı olması meşruiyet açısından eleştirilerin şiddetli olacağını göstermektedir ve mezhep çatışmasını derinleştirme ihtimali göz önünde bulundurulması gereken elzem konulardandır.
Mayıs ayında seçimlere hazırlanan İran'da devrimin önemli isimlerinden olan Rafsancani'nin vefatı, reformcuların elini zayıflatıp muhafazakâr kesimi güçlendireceğe benziyor.
Trump ABD'sinin İran'a tehditleri, devrim muhafızlarını terör listesine eklemeye hazırlanması, bu ölümle garip bir tevafuk demek kalıyor bize…
Ayrıca Trump'ın itici sözleri ve politikası İran seçimlerinin sonuçlarına yön vereceğe benziyor.
İran'ın Arap nüfusunun yoğun olduğu Ahvaz kentinde protestoların yoğunlaşmasıyla, dış sorunlarla birlikte iç sorunların da yaşanacağı bir seçim süreci kendini göstermeye başlamıştır.
Toprakları dışında birçok cephede fiili savaşta olan İran'ın etkisi altında olan Suriye ve Irak haricinde Rusya'dan başka dostu kalmamış görünmektedir. Türkiye'nin durumu da çok farklı değildir. Tabii çıkar politikası üzerine kurulu devlet ilişkileri yeni ittifakların da oluşmasını mümkün kılmaktadır.
İslam ülkelerinin hâlihazırdaki sorunları kendi aralarındaki ihtilafları, ittifaka dönüştürmeleri ve mezhepçilik fitnesine ateşe körükle giden DAEŞ ve Haşdi Şabi gibi örgütlerle mücadele etmeleriyle mümkün görünmektedir.
İslam ülkelerinin bir araya gelmesi temennimiz, ancak ufuklar kapalı.
Gökyüzü yağmur bulutlarına gebe... Selam ve dua ile
Ahmet Yücebağ