Yeni Dünya Düzeninde yeni bloklar
Devam eden Ukrayna- Rusya savaşında yaşanan çıkmaz durum, dünya düzeninde de kendini göstermektedir.
Tek hegemonyalı despot yönetimle tüm dünyayı speküle eden ABD; Rusya’nın saldırmasını umursamaz bir tavır takınırken, Çin’in genişlemesini ise derin düşüncelerle takip etmektedir. Diğer tarafta ekonomik bunalımı bankalar üzerinde tetiklemeye başlaması ve FED’in tüm piyasaları manipülesine de “dur” ikazı olduğu gibi, ABD yönetimini de tedirgin etmektedir. Bu durum ABD yönetimini 2008 krizi gibi parasal genişlemeye zorlayabilir. Sadece siyası anlamda değil artık ekonomik anlamda da Dünya, FED özelinde ABD’ye güvenmemektedir alacağı önlem yetersiz olacaktır.
Rusya ve Ukrayna savaşa yığınak yaparken diğer tarafta sorunlu bölgelerden tekrar sesler çıkmaya başlamıştır: Çin- Tayvan sorunu ABD’nin tahrikleriyle müdahale yapılabilir boyutuna taşınmıştır. Azerbaycan Zengazur koridorunu açmak için yığınak yapmakta ve Ermenistan da aynı durumda cevap vermektedir. İran uranyum zenginleştirmesi tartışması yaşanırken diğer taraftan Suriye’de Şii milisler ABD güçlerine saldırılar yapılmaktadır. İsrail, yargı paketine karşı protestolar istifaları getirmesine rağmen sokağa dökülen israillilerin öfkesini dindirmemiştir. Fransa’da grev ve olaylar ülkeyi felç etmiş durumda. Gürcistan’da yaşanan olaylar şimdilik durmuş gibi görünmektedir fakat hem Batı hem Rusya orayı yalnız bırakmayacaktır.
Dünyada bunlar yaşanırken Çin ile Rusya yakınlaşması ve Şi Cinping’in Rusya ziyareti Yeni Dünya Düzeninde yeni ittifakların gün yüzüne çıkması olarak yorumlanmaktadır. Putin’in; “Batı yeni bir mihver Devletler İttifakı kurmak istiyor” söylemiyle kendi yakınlaşmalarını meşrulaştırıp tek kutuplu hegemonyaya karşı bir meşruiyet kazanmaya çalışmaktadır. Aynı zamanda Çin etrafında kenetlenen Batı ittifakı, Putin’i haklı çıkaran gelişmelerdir. Avrupa’da ise İngiltere tarafından yapılan zorlama destek ile ayakta durdurulmaya çalışılan bir Ukrayna söz konusudur. İngiltere’nin Ukrayna’ya seyreltilmiş uranyum içerikli tank mühimmatı vermeye başlamasıyla Rusya’ya kapı aralanmış ve Belarus’a taktik nükleer silah konuşlandırma kararı almıştır. İki tarafın nükleer tehdidi ile savaş alanının genişlemesi söz konusu olabilir.
Etrafının çevrelendiğini gören Çin, benzer bir politikayla çembere “Go Oyunu” ustalığıyla cevap vermektedir; Çin’in, Suudi Arabistan ve İran yakınlaşması için arabulucu olması ve olumlu sonuç vermesi durumunda Ortadoğu, ABD için yolun sonu olabilir. Şi Cinping’in “Akarsuların akışı kesilirse, okyanus bile ne kadar büyük olursa olsun er ya da geç kurur” sözü Çin’in dış politikadaki kararlığını göstermektedir. Yine Çin’in Tayvan’ı ele geçirmek istemesini sadece tarihi bağlara bağlamak yanlış olur: Sahip olduğu jeostratejik konumu, endüstriyel gelişimi; özellikle çip üretiminde dünya liderliği, ABD’nin Çin Denizindeki sabit uçak gemisi vasfı, adayı Çin için vazgeçilmez duruma getirmektedir.
Türkiye’de ise afetlerin yıkımı onarılmaya çalışılırken seçim gündemi dış politikadaki gelişmeleri soğutucuya almış durumdadır.