• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...

Ortadoğu’da silah seslerinin eksilmeye başladığı bir anda tekrardan Ortadoğu, Afrika ve Orta Asya’dan protesto, ayaklanma, patlama ve savaşlara sebep olacak karşılıklı suçlamaların sesi geliyor.

Geçen hafta İran ve Hindistan’da yapılan saldırılarla bölge ülkeleri yeni bir sıcak ortama girdiler. İran’da Pakistan sınırında bulunan Sistan ve Belucistan eyaletlerinde Devrim muhafızlarına yapılan saldırıyla 27 asker, Hindistan’da ise Camu Keşmir’de yapılan saldırıyla 44 Hintli asker öldürüldü ve bu olaylar Pakistan’ı her iki ülkenin hedefine oturttu. İran; Pakistan’ı örgütlere destek vermekle ve sınır güvenliğini sağlayamamakla suçladı ayrıca Suudi Arabistan ve BAE’nın örgütleri finanse ettiğini ileri sürdü. Hindistan ise saldırıda Pakistan istihbaratını suçlayarak güç kullanmak tehdidinde bulundu.

Ekonomik kriz içerisinde boğulan Pakistan bir yandan Çin’den yardım için kredi talep ederken diğer yandan IMF’ye mecbur kalarak anlaşmaya vardı. Son zamanlarda hareketlenen Suudi Arabistan ve BAE desteği ise belirginleşmeye başladı. İki ülkenin de veliaht prensleri tarafından ziyareti ve ekonomik destek amaçlı yatırımlar yapılması tüm bunların art arda gelmesinin tesadüf olamayacağı anlamı taşımaktadır. Pakistan uzun zamandır ABD ile ilişkileri bozuk devam etmekte İmran Han’ın başa gelmesiyle insansız hava araçların saldırılarına karşı olması, ardından ABD ekonomik desteğinin kesilmesine sebep olmuştu.

Bu ekonomik krizle birlikte iki komşusuyla ilişkilerin bozulması Suudi- BAE ittifakına kaçınılmaz bir fırsat sunmaktadır. Potansiyel İran düşmanlığına karşı yeni bir güç; özellikle insani ve konvansiyonel silah gücü kendi ittifaklarına ciddi bir katkı sağlayacaktır. İran’ın kimyasal silah arzusunu da hesaplayınca güçler dengelenecek,  caydırıcılığı söz konusu olacak ve İran çevrelenecektir.

Afganistan on yıllardır sorunlu bölge olması Pakistan’ın ciddi bir enerjisine sebep olarak ülkenin dinamik yapısını zedelemiştir. Yine Keşmir sorunu ve ezeli düşman konumundaki nükleer güç sahibi Hindistan ile sürekli savaş durumunda olması potansiyelinin önündeki engellerdendir.

Körfez koalisyonu kendisine ciddi bir askeri güç arayışında ve Pakistan’ın büyük bir askeri gücü mevcuttur.

Pakistan, Ortadoğu’daki mezhep savaşlarına hep tarafsız bir politika ile yanaşmıştır. Daha önce Koalisyon’un Yemen Savaşında tarafsızlığını meclisin oy birliğiyle deklare etmişti.

Koalisyona katılması halinde, ülkede ki %20’lik Şii nüfusun öfkesine sebep olacak ve zaten diken üzerinde olan patlamaya müsait mezhep kavgası ülkede iç çatışmaya neden olacaktır. Ekonomik sıkıntılar ve komşu ülkelerin sorunları Pakistan’ı bu koalisyona zorlamaktadır. Prens Selman’ın ziyaretinde İmran Han’ın açıklaması kafa karışıklığını dile getiriyordu; “Pakistan her zaman Suudi Arabistan’ın yanında olacaktır fakat ayrıştırmak için değil birleştirmek için”.

Suudi ve BAE kendi bölgelerinin güvenliğini ön planda tutmaktadırlar fakat Pakistan ile bir yakınlaşma olması halinde kendi ideolojisini taşıyarak, Pakistan’ın İslami kimliğini mezhepsel çatışmalarla bozacaktır.