Kızıldeniz`de Bölgesel Birlik mi Vekalet Savaşları mı?
Suudi Arabistan öncülüğünde Kızıldeniz ve Aden Körfezine kıyısı olan yedi devlet arasında “Bölgesel Birlik” için anlaşmaya varıldığı belirtildi.
Akdeniz, Ege ve Karadeniz`deki hareketlilikten Kızıldeniz ve Aden körfezinin uzak durması düşünülmediği gibi bölge ülkeleri bedelini yıllardır acıyla ödemektedir. Suudi Arabistan`da yapılan açıklamayla; Mısır, Ürdün, Cibuti, Somali, Sudan ve Yemen'den oluşan katılımcı ülkelerle birliğin kurulması için anlaşmaya varıldığı belirtildi.
Ülkelere ve bölgelere bakılınca birliğin güç anlamında pek bir şey ifade etmediği aşikârdır para sahibi Suudi haricinde hemen hemen tüm devletler ayakları üzerinde durmaktan aciz oldukları gibi savaş ve iç savaş ile boğuşmaktadırlar.
Bölgeye bakacak olursak…
Somali`de son zamanlarda el-şebab bahane edilerek patlama ve saldırıların haberleri gelmekte; ülkenin sorunlu bölgesi Somaliland tek taraflı bağımsızlığını ilan etmiş durumda ve Somaliland`a en büyük destek BAE ve israil tarafından yapılmakta ve BAE`nin askeri üssü de bulunmaktadır. BAE tarafından milyon dolarlar Somaliland`a aktarılırken Somali hükümeti tarafından ele geçirilmişti. Berbera limanı hakkındaki anlaşmayı iptal etmesi BAE için soğuk duş etkisi yapmıştı. BAE ve israil`in rahatsız olduğu, Türkiye`nin askeri üssünün bulunduğunu ve askeri eğitim verdiğini hatırlatmakta fayda var.
Cibuti ise Afrika Boynuzu`nda küçük bir devlet ve Fransa`nın kontrolünde olan dev tuz madeni haricinde ülke geçimini batılı güçlere kiraladığı askeri üslerle yapmaktadır. Ülkede Çin, ABD, Fransa, Japonya gibi ülkelerin üsleri mevcut, Katar`ın da askeri üssü bulunmaktaydı körfez ülkeleriyle yaşadığı sorundan dolayı askeri üssü kapatınca üssün bulunduğu ada Eritre tarafından işgal edildi. Türkiye ise bölgede ticari amaçla bir liman kiralamış ve güvenlik için asker bulundurmaktadır.
Aden Körfezinin kendisine bedeli ağır olan Yemen ise iç savaş devam etmektedir. Mısır ve Sudan`da ise problemler mevcut; Kızıldeniz`deki Tiran ve Sanafir adalarının Suudi`ye devrinden sonra Mısır ve Suudi arasında deniz sınır antlaşmasıyla Mısır ve Sudan arasında sorunlu bölge Halayip Üçgeni yine gündeme gelmiştir; bölge Sudan`ın olduğu ve Sudanlı aşiretler ikamet ettiği halde Mısır`ın egemenliği söz konusudur. Nil Nehrinin paylaşımındaki anlaşmazlıkların savaş sebebi olması kaçınılmaz bir durumdur. Sudan`ın Yemen`deki savaşa Körfez koalisyonuna destek için asker gönderdiği bilinmektedir. Sevakin Adasını Türkiye`ye üs olarak vermesi çok tartışılmıştı. Ekonomik ve sosyal sebeplerden dolayı yapılan protestolar ile gündeme gelirken sorunu Ömer Beşir`in silahla çözmesi toplumsal olaylara kulak tıkama olarak yorumlanabilir. Mısır ise darbe ve ekonomik sıkıntıların yanında bölgede şer güçlerle işbirliği ve kayıtsız itaati tüm bölge için pimi çekilmiş bomba anlamına gelmektedir.
Bölge tüm İslam toprakları gibi hassas dengeler üzerinde kurulu Doğu Akdeniz`deki enerji kaynakları ve ticaret yolları için Kızıldeniz ve Aden Körfezi hayati derecede önem taşımaktadır. İsrail`in Süveyş kanalına alternatif olacak Hayfa-Akabe Körfezi arasında demiryolu ve karayolu ağı oluşturma çabaları ayrıca Çin`in Hayfa` da liman kiralaması, Suudi prensin petrolü Avrupa`ya israil üzerinden taşıma düşüncesi, Kızıldeniz`in kızıl bir renge dönüşümünün söz konusu olacağını göstermektedir. BAE`nin Uganda`da 10 bin asker kiralayıp Yemen ve Somali`ye yerleştirmeye çalışması yine bölgede bir hazırlığın göstergeleridir.
Enerji kaynaklarına sahip olmak gibi güzergâha da sahip olmak büyük bir önem taşımaktadır. Jeostratejik konumu ile coğrafyalardan bağımsız düşünülmediğinden daha emin(?) ellere geçip kazancın kendilerine akması için batılı güçler vekâlet savaşlarını Suriye`den Kızıldeniz ve Aden`e Suudi ve BAE eliyle taşıyabilir.