ABD`nin Çevreleme Politikası
Türkiye`nin son zamanlarda jeostratejik konumundan dolayı etrafında gelişen hareketlilikleri ve stratejik öneme sahip askeri yığınağı devam eden bölgelerle, zaman zaman gerilimin artmasına sebep olmaktadırlar.
Ege ve Akdeniz`deki savaş gemilerinin hareketliliğinin yanı sıra ABD, Atlantik Çözüm Operasyonu(!) için Polonya, Romanya, Bulgaristan, Macaristan ve Baltık ülkelerindeki stratejik noktalara ağır askeri teçhizat göndermekte ayrıca Yunanistan`da Dedeağaç`a 60 km. mesafede radar sistemi kurmaktadır.
Baltık, Ege ve Akdeniz`in yanı sıra Güney Çin Denizi`nde de benzer hareketlilikler var. Soğuk savaş zamanında ABD`nin Rusya için kullandığı çevreleme politikasının bir benzerini; içinde Türkiye`nin de bulunduğu Rusya ve Çin üçlüsüne karşı sadece taşeron ülkeler üzerinden değil yeni kurduğu üsler üzerinden de yapmaya çalışmaktadır. Balkanlarda askeri sevkiyat sadece Rusya`ya karşı değildir ve artık Türkiye`de Atlantik`te ve Ortadoğu`da sorunun bir parçasıdır. Ege ve Akdeniz`de ki üsler ve savaş gemileri dışında Suriye`de kurduğu üslere ilaveten sınır için güvenlik(!) amaçlı Rojava`da belli noktalarda gözlem noktaları kurmaya çalışmaktadır.
Türkiye ekonomik krizi bahane etme lüksü olmadığı gibi Ege ve Akdeniz`de Yunanistan`ın taşeronluğuna cevabı doğru adrese vermelidir ve adımların çok dikkatli atılması gerekiyor.
Çin, AB ve ABD Balkanlar üzerinden bir güç yarışına girer mi?
AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Federica Mogherini'nin geçen yıl bu konu ile ilgili “Balkanlar'ın büyük güç oyunlarının oynanacağı bir satranç tahtası haline gelebileceğini” söylemesi akıllara birinci Dünya savaşının başlama sebebini getirmektedir. Yine küreselcilerden Soros, Balkanlar'daki Türkiye-Rusya-Çin etkisinin kırılması için ABD ve AB'yi 'göreve çağıran' bir makale yayımlaması ve uyarılarda bulunması Balkanları rahat günlerin beklemediğini göstermektedir.
Balkanlardaki ABD hareketliliği ise Rusya`nın canını oldukça sıkmakla beraber kendi hamlelerini özellikle Karadeniz`de atmaktadır. Türk Akımı ile birlikte Karadeniz`in önemli noktalarına S300 ve S400 savunma sistemleri yerleştirerek pozisyonunu güçlendirdi. Karadeniz`i bu kadar rahat kullanması, hayalinin gerçekleşmesidir ve ileride Türkiye için sorunların nedeni olacaktır. Kanal Projesinde Montrö Boğazlar Antlaşması`nı en çok dile getirecek olanların başında Rusya gelecektir. Türk Akımı ile kazandığı avantajı Türkiye`yi transit ülke konumuna düşürdüğü gibi (enerjide merkez olmak bu durumda oldukça uzak görünüyor) Avrupa`ya karşı enerjiyi silah olarak kullanarak Balkanlarda pozisyonunu artıracaktır. Rusya`nın Suriye`deki etkinliği ise zafer olarak değerlendirilebilir ve ele geçiremediği İdlib için her gün dozunu arttırarak bahaneler ileri sürmektedir. İdlib`e operasyon yapılmadan Rusya geçiş hükümetine izin vermeyecektir.
ABD`nin aynı zamanda Çin`in hassas olduğu Güney Çin Denizi`nde, tacizlerde bulunmakta ve Afganistan, Pakistan ve İran`a yaptıklarıyla önünü kesmeye çalışmaktadır.
Rusya ve Çin için Çevreleme tek taraftan gelirken Türkiye için ABD ile birlikte dost(?) olarak Rusya ve tüccar olarak Çin tarafından da gerçekleşmektedir.