• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...

Avrupa Birliği`nde güvenliğini korumak amaçlı NATO`dan bağımsız bir Avrupa ordusu oluşturma tartışmaları başlamıştır.

Avrupa Birliğinin dağılması konuşulurken böyle bir birliğin oluşturulmaya çalışılması hem dağılmanın önüne geçmek hem de ABD`nin güvenlik koruması tehdidinden kurtulmak olarak yorumlanabilir. Soğuk savaş dönemi boyunca ABD, Batı Bloku kalkanı olarak değerlendirilebilecek Doğu Blok`una karşı NATO`yu kurmuş ve günümüze kadar sürekli Avrupa`ya karşı bir tehdit olarak güvenlik uyarısıyla canlılığını korumuştur. Güvenlik önlemleri aynı zamanda Rusya tarafından sürekli bir tehdit olarak değerlendirilmiş özellikle Doğu Avrupa ülkelerinin NATO`ya sıkı bir şekilde sarılmasına sebep olmuştur bu durumda ABD`ye Avrupa`da alan açmıştır.

Ortadoğu`da işlevsizleşen NATO`nun artık güvenlik değil bir kamburun yanı sıra, tehdit olması Doğu Avrupa ve Balkan ülkelerini endişeye sevk etmiş alternatifler aramaya sevk etmiştir. Rothschild`ların damadı Fransa Cumhurbaşkanı Macron`un: ‘Balkan Ülkelerinin yüzünü Türkiye`ye dönmesini istemiyorum` sözü alternatifin bir kısmını deşifre etmektedir. Doğu Avrupa`nın da Rusya`ya yanaşması AB için dinamit etkisi olacaktır.

AP Başkanı Tajani`nin söylemleri olayın acil ve elzem olduğunu ortaya koymaktadır. Tajani; ‘AB ortak savunma stratejisi olmadan ortak dış politika yapamayacağını ve Avrupa`nın küresel ağırlığa kavuşamayacağını` ifade etmiştir.

ABD-Rusya çekişmesinde Baltık Denizinin bir Askeri kışla olması sürekli ‘it dalaşı` olarak adlandırılan tacizlerin yaşanması küçük Baltık Ülkelerini rahatsız etmekte ve bu durumun kendi aleyhlerine dönme ihtimalinde kendi sonları olacağını bilmektedirler. Kapı komşuları Ukrayna örneğinde olduğu gibi…

Zaten bir işlevi olmayan NATO`nun ABD kontrolünde olmasının yanı sıra Trump`ın sık sık dile getirdiği AB ülkesi olan NATO üyesi devletlerin savunma bütçelerini kısmasına tepki olarak ‘`ellerini ceplerine koymaları`` gerektiğini söyleyip yine klasik güvenlik söylemiyle tehdit etmesi, AB için maddi külfet anlamına gelmekte ve yanaşmak istemedikleri bir durumdur.

ABD`nin Çin`e karşı başlattığı; fakat AB`yi de kapsayan ticaret savaşları, güvenlik olmadan ticaretin de haraç ödemek ile yapılabileceğini göstermektedir.

Avrupa`ya mülteci akımı AB`yi düşündüren diğer bir konudur. İnsani bir kriz olarak değil daha çok demografik, dini ve refahı paylaşma korkusu için bir tehdit olarak değerlendirilmektedir. Bu durumun önüne geçebilmek için ürettikleri politika sadece AB NATO`su değildir Avrupa genelinde kaybolan binlerce mülteci çocukları bu düşüncedeki politikanın başka bir yansımasıdır.

Oluşan yeni düzende AB ülkeleri tek başlarına etkisiz olacaklarını gördüklerinden birliğin gücüyle küresel bir güç ve yaptırım sahibi olmak istemektedirler. Milliyetçiliğin atağa geçtiği ekonomik krizin kapıda olduğu Avrupa`da birliği pekiştirecek bir ordunun kurulması zor görünmektedir.