• DOLAR 34.439
  • EURO 36.26
  • ALTIN 2835.51
  • ...

Astana görüşmeleriyle yıllardır savaş ve zulmün hâkim olduğu Suriye`de ateşkes umudu Doğu Guta ve İdlib ile baltalanmaktadır.

Antlaşma gereği oluşturulacak dört bölgede ‘çatışmasızlık bölgeleri` oluşturulacak ve garantör ülkeler; Rusya, İran ve Türkiye tarafından ateşkes sağlanacaktı.

Bu dört bölge iç çatışmalar başlamadan protestoların ilk başladığı, Derra ve Kuneytra, Humus bölgesi, Şam`ın kuzeyinde Doğu Guta ve Halep`in rejim tarafından alınmasından sonra muhalefetin toplandığı İdlib`tir. Ürdün sınırında olan Derra ve Kuneytra bölgeleri ABD`nin bölgeye yerleşme tehlikesine karşı DAİŞ`ten arındırılıp Ürdün`ün de desteğiyle ateşkes çoğunlukla sağlandı. Diğer üç bölgede halen çatışmaların devam ettiği bölgelerdir.

Kimyasal gazın her türlüsünü bilen savaşın başından bu yana 46 defa kimyasal saldırıya maruz kalan Doğu Guta yaklaşık altı yıldır abluka altında ve çok kısıtlı yardımlar ulaşılmaktadır. Son zamanlarda artış gösteren saldırılarla rejim ve Rusya tarafından acele edildiği görülmektedir. Acelenin Afrin ile bir ilgisi olabilir mi? Yaklaşan sonu lehlerine çevirmeye çalışmaktadırlar aynı şekilde İdlib`te de saldırılar durmadan devam etmekte ve hepsinin bahanesi ortak; ‘terörizm ile mücadele` adı altında sivil kıyımlar yapılmaktadır.

Türkiye Afrin`e girmeden önce İdlib`te ortam gerilmiş ve Türkiye garantör ülke olarak Rusya ve İran`dan gerekenin yapılması istenmişti, ardından Afrin`e girildi. Muhalif güçler Afrin sınırına yönlendirildi geriye Nusra`nın devamı olan Fetih el Şam kaldı ve Rusya ile rejimin saldırıları Astana kapsamına dâhil oldu.

Türkiye`nin Suriye`de Rus bağımlılığı; mazlumun hamiliği vasfını bir kenara bıraktırarak milli menfaatlerle sınırlı bırakmaktadır. Milli menfaatler ise sınır bölgesinde PYD tehlikesi ve bu tehdit uzun bir süre devam edecek ayrıca Türkiye`nin Afrin operasyonu ABD`nin bölgede hâkim olmasına karşı Rusya`nın elini de güçlendirecektir.

Şam`a oldukça yakın olan Doğu Guta`da ise benzer durumlar yaşanmaktadır. Esad, Doğu Guta`yı alelacele ele geçirmeye çalışmaktadır. Tüm bu acele saldırıları Afrin ile sınırlamak oldukça eksik bir değerlendirme olur; Doğu Akdeniz`deki doğal gaz hareketliliği, İsrail ve Mısır`ın doğal gaz anlaşması,(2016`da Ürdün ile anlaşılmıştı) Çin`in Suriye`de daha aktif olacağını söylemesi, İtalyan enerji şirketi Eni`nin Kıbrıs açıklarında gaz aramasının Türkiye tarafından engellenmesi ve Avrupa`dan itirazların yükselmesi yine Lübnan Başbakanı Hariri`nin Türkiye`ye gelmesi ve İngiltere`nin Suudi ve ABD`ye rağmen Lübnan`ı sahiplenip silahlandıracağını ifade etmesi, hepsini bir arada değerlendirmek gerekiyor. Lübnan ve İsrail arasında 860 kilometrekarelik deniz sahası anlaşmazlığını hatırlatmakta fayda vardır.

Savaşın başından beri Rojava`da Kobane`ye 60 km uzaklıkta birçok el değiştiren bir bölgede halen faaliyetini devam ettiren Fransız dev çimento şirketi LAFARGE`ın savaşa rağmen, savaş için ayakta durup faaliyetine devam etmesi ve ayrıca Afrin operasyonu için BM`yi acil toplantıya çağırması Sykes-Picot`tan gelen bir hamilik refleksi mi? Afrin dağlarına ördüğü çimentodan tüneller de açıyor olabilir.

Bölgede bunlar olurken Doğu Guta ve İdlib maalesef ayrıntı olmaktan öteye gitmemektedir.