• DOLAR 32.406
  • EURO 34.631
  • ALTIN 2388.451
  • ...

Mahalli idareler seçimi geride kaldı. Tercih yapmak isteyen vatandaşlar sandık başına giderek oylarını kullandılar, tercihlerini yaptılar.

Herhangi bir partiye değil, bilumum siyasete tepkili olanlar da sandık başına gitmedi. Buna göre, 61 milyon 430 bin 934 seçmenin, 48 milyon 256 bin 541’i sandık başına gitti.  Yani 13 milyon 174 bin 292 kişi sandık başına gitmedi. 2019 yerel seçimlerinde sandık başına gitmeyen seçmen sayısı, 8 milyon 753 bin 226 idi.

2024 yerel seçiminde sandık başına gidenlerden de 46 milyon 46 bin 499 kişinin oyu geçerli sayıldı. Böylece 2 milyon 210 bin 42 kişinin oyu geçersiz oldu. Bu durumda seçmenden, 15 milyon 384 bin 435 kişinin mahalli seçimlerde etkisi olmamış oldu. Yani bu kadar hak sahibi insanın iradesi sandıklara yansımamış oldu.

Genel itibariyle seçimlere katılım yüzde 76,8 şeklinde gerçekleşti. 2019’da bu oran yüzde 84,7 idi. AK Parti 2019 yerel seçimlerinde yüzde 44,33 gibi bir oranla seçimi önde tamamlamışken, şimdi yüzde 35,49 oy oranıyla CHP’nin gerisine düştü. CHP 2019’da aldığı yüzde 30,11’lik oy oranını yüzde 37,77’ye çıkararak birinci parti oldu.

Bu seçim gerçekten sürprizlerle dolu bir seçim oldu. Genel seçimlerde CHP ile ittifak yapan partilerin hepsi tabir yerindeyse eridiler.

Ve tabi ki AK Parti’nin yerel seçimlerde yaşadığı hezimet ayrı bir tartışma konusu. Yukarıda da ifade ettiğim gibi yerel yönetimlerde birçok ili, ilçeyi, beldeyi kaybetti.

Bunun sebepleri elbette ki partinin kurmaylarınca tartışılır, ancak şu bir gerçek ki bunun sadece bir sebebi yok, birçok sebebi var.

AK Parti’nin genel itibariyle 22 yıllık iktidarda olmasının getirdiği yıpranmışlığın yanında, kadrolardaki dejenerasyon, söz konusu yenilginin başlıca sebebi oldu.

‘Savaş, aslında düşmana benzeyince kaybedilir’ yargısından yola çıkarak, AK Parti’nin kadrolarını bu anlamda korumadığını, hatta önemli kademelerdeki insanların bile o çürümüşlüğü bir oy kapma yolu olarak görmeleri dolayısıyla büyük bir benzeşme yaşandığını ve bunun da hezimet getirdiğini değerlendirmek mümkündür.

Aile kurumunun düştüğü hal, genç evlilere çektirilen çile, İslami mukaddesatları veya ulvi değerleri savunan kimi alim ve akademisyenlerin gördükleri muamele, İslami vakıf ve kişiliklere çekilen operasyonlara karşı takınılan suskunluk dindar ve manevi değerler noktasında hassasiyeti olan insanları uzaklaştırdı.

Elbette ki hayat pahalılığı ve özellikle emeklilerin maaş artışıyla ilgili son taleplerinin karşılık bulmaması da AK Parti’ye gösterilen tepkinin başka sebepleri.

Gazze’de soykırım yaşanırken saldırgan israile yönelik ihracatın devam ettiğine dair haber ve iddialar da AK Parti’ye karşı antipatinin oluşmasına sebebiyet verdi.

Hükümet her ne kadar, Filistin’e giden mallar da israil üzerinden gitmek zorunda ve giden ürünlerin çoğu bunlar diye izahat getirmeye çalıştıysa da bu konuda hem tam sesini duyuramadı hem de tam inandırıcı olmadı, olamadı.

Peki, oylar niye bütün bu konularda hassasiyet sahibi HÜDA PAR’a kanalize olmadı? diye soracak olursanız; “Onlar -genelde- hem Kürt hem de Şafii J)” demekten başka bir gerekçe bulamadığımı ifade etmek isterim.

Hayırlısı olsun!