• DOLAR 32.45
  • EURO 34.829
  • ALTIN 2438.673
  • ...

İslam dünyasında yöneticilerin pratik adım atmamaları, hiçbir önleyici etkiye sebep olmayan sözleri işgalci Siyonistlerin işledikleri soykırımda daha da vahşileşmesine neden oluyor.

Boykotlar uzun vadede etkili olacak elbette; ama açlıkla pençeleşirken bombalanan Gazze halkı ne kadar dayanabilir belli değil.

Mücahitler ellerindeki imkanlarla destansı bir mücadele yürütüyorlar; ancak destek gelmemesi onları da zorluyor.

Batı’da halklar, Siyonist soykırımı her platformda lanetliyor. Yöneticiler ise halkın tüm tepkilerine rağmen işgal rejimini desteklemeyi sürdürüyorlar.

BM’nin gerçekte bir şeye karşılık gelmediğini, büyük güçlerin oyuncağı olduğunu artık herkes gördü.

Ramona Wadi, uluslararası toplumun acizliğinin, Siyonistleri kayırmasının soykırıma zemin hazırladığını şu sözlerle ifade ediyor:

“Bugün Gazze'de tanık olduğumuz şey, BM'nin Filistin'in Siyonist sömürgeleştirilmesini normalleştirmesinin ve israil'in 1948'de Filistin topraklarında kurulmasının sonucudur. Sömürgeleştirmenin sonuçlarını daha da kötüleştirmek için BM, 1967'den sonra kurulan yerleşimlerin uluslararası hukuka göre yasadışı olduğuna karar verdi; bu, daha önceki sömürge yerleşimlerinin incelemeden muaf tutulduğu ve sömürgeleştirmenin Siyonist ‘Büyük israil’ kavramına ulaşma sürecinden ayrı olarak yalnızca bir dizi uluslararası hukuk ihlali haline geldiği anlamına geliyor.

Uluslararası Adalet Divanı (UAD) bile, israil'in soykırımını durdurmaya yönelik pratik bir ön adım olan ateşkes çağrısında bulunmaktan acizdi. UAD kararını takip eden birkaç saat içinde israil, UNRWA'ya bir saldırı başlattı ve bu saldırı, çoğu büyük bağışçı olan birçok Batılı ülkenin ajansa fon sağlamasını kesmesine yol açtı ve israil'in Filistinlilere yönelik soykırımında şimdiye kadarki en görünür suç ortaklığı eylemlerinden birine yol açtı.

Sadece bu da değil. Aşırı sağcı yerleşim hareketi Nahala'nın "Yerleşim Zafer ve Güvenlik Getirir" temalı düzenlediği konferansa 12'si Likud üyesi israilli Knesset üyesi katıldı. Maliye Bakanı Bezalel Smotrich ve Milli Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir, Gazze'de yerleşimin genişletilmesi çağrısında bulunurken, eski Knesset Üyesi Moşe Feiglin, Gazze'nin “Yahudi köyleri ve Yahudi şehirleriyle gelişmesi" çağrısında bulundu. Konferans, birçok israilli yetkilinin ve diplomatın alenen onayladığı ve çağrıda bulunduğu Filistinlilerin sözde “gönüllü göçünü” pekiştirdi.

Gazze'nin altyapısının böylesine büyük çapta tahrip edilmesinin ardından, nüfusu neredeyse tamamen zorla yerinden edildi -Gazze'nin zaten bir mülteci nüfusu olduğundan bahsetmiyorum bile-ve israil'in Mısır'a geçiş noktası olan ve birçok Filistinlinin kaçtığı Refah'ı işgal etme girişimleri, uluslararası toplumun sessizliği o kadar ürkütücü ki inancı dilenir. Böylesine cani ikiyüzlülerin bir araya gelmesi için bir sonraki ve dürüst adım, uluslararası toplumun Filistin haklarını destekleme konusundaki yanlış iddialarını durdurmasıdır. İsrail'in sömürgecilik planlarına bu kadar açık destek verildikten sonra hiçbir hükümetin ciddiye alınmasına imkan yok.”

İşgal rejiminin güçten başka bir şeyden anlamadığı iyice anlaşıldı.

Bundan sonra yapılması gereken tüm imkanların zorlanması ve direnişe silah desteği sağlanmasıdır.

Mesele sınırların kapalı olması, geçişlerin zor olması değil, bir iradenin ortaya konmasıdır.

Direniş, elinden gelenin fazlasını yapıyor, Gazze halkı azmin, kararlılığın, fedakarlığın dersini veriyor.

Evet, zulmü durdurma konusunda herkes sorumludur; ama asıl sorumluluk, imkan sahiplerinde, güç sahiplerindedir.