Hamd âlemlerin Rabbine, salât ve selam da O’nun pak Rasulüne olsun.
“Ben basın açıklamasına gitmem!” diye tutturdu çocuk. Daha önce de buna benzer etkinliklere gitmek istemediğini söylemişti. Ergenlik asiliği diye düşünüldü çoğu zaman. “Bu çocuk büyüdükçe dinden soğuyor…” diye üzüldüler. Ancak neden sonra birinin aklına çocuğa bu toplantılara neden gelmek istemediğini sordu. Çocuğun cevabı anlayanı duygulandıracak, anlamayanı öfkelendirecek türdendi.
Çocuk, o programlarda tekbir getirildiği için kaçınma davranışı gösteriyordu. Bunu duyan bir yakını öfkeyle çıkışacakken diğeri onu sakinleştirerek sordu: “Neden Allahu Ekber sözünü duymak istemiyorsun?”
Çocuk dedi ki: “Kaldığım yerde hoca bizi sabah namazına döverek uyandırırken bir yandan da Allahu Ekber diye bağırırdı.” Düşünebiliyor musunuz? Müslümanın şevkini, gayretini, cesaretini artıran bu kelam, Müslüman bir çocukta travmaya sebep oluyordu.
Bu, örneklerden sadece bir tanesi. Sonrasında bu çocuk büyüdü, psikolojik sıkıntılarının üstüne gitti, şimdi camide Kur’an dersi veriyor. Ama bunun kadar güçlü olmayan, hatta öksüz veya yetim olup da yurda, kursa, yaz kamplarına giden çocuklar da var ve yaşları kaç olursa olsun atlatamıyorlar.
Sorguda işkence seanslarında Yusufilere yaşatılan sıkıntıyı ümmetin çocuklarına yaşatmaya kimsenin hakkı yok. Bu çocuklar çocuk olarak kalmayacak, büyüyüp ümmetin gençleri olacaklar. Ümmetin gençlerini küfrün ve tuğyanın kucağına itmeye, İslami her işten, her güzel aktiviteden nefret ettirmeye kimsenin hakkı yok.
İncil’in arasına Euro koyup gençlere dağıtan misyonerlere bakın, bir de birtakım Müslümanların davranışlarına. Gerçekten şefkat ve rahmet peygamberinin ümmeti olan bizlere bu durum hiç yakışmıyor.
Allah, çocuklara güzel ahlakı öğreten, onlara bir anne şefkatiyle yaklaşıp emaneti zayi etmeyen Müslümanlardan ebeden razı olsun. Bugün medreseden çıkan kızlarımızın bazılarındaki bilgi birçoğumuzda yoktur. Soruyorum, “Sen bu rahatsızlığa bu bitkinin iyi geldiğini nereden öğrendin?” Cevap veriyor:
“Biz hastalandığımızda seydamız bu karışımdan yapar bize gönderirdi. Bitki çayları yapardı. Gece 12.00’da da olsa bize ilaç getirirdi. Bu ilmi biz ondan öğrendik.”
Böyle olmalı… Hangi aletle daha iyi çocuk dövüleceğini değil hangi malzemelerle gönül alınır, İslam sevdirilir, güzel ahlak örneği olunur ona çabalamalı.
Bir adam çocuğunu dövüyormuş. Dövdükten sonra çocuk bir köşede ağlarken adam “Boşuna dememişler, dayak cennetten çıkmadır diye.” demiş. Çocuk cevabı yapıştırmış: “İyi bir şey olsaydı cennetten çıkmazdı.”
Biz de diyoruz ki dayak iyi bir şey olsaydı Rasulullah (asv) da çocuk döverdi. O’nun zamanında dayağı hak eden büyükler bile olmuş ama Rasulullah (asv) ashabına mani olmuş. O’ndan öğreneceğimiz çok şey var. Rabbim öğrenip uygulamayı nasip etsin. Âmin…