Sezgin Özbay

Yürümekle Elinize Ne Geçiyor?

04.01.2024 01:00:00 / Sezgin Özbay

Hamd âlemlerin Rabbine, salât ve selam da O’nun pak Rasulüne olsun.

“Yürümek;

Yürüyenleri arkanda boş sokaklar gibi bırakarak yürümek…” demiş şair.

İnsan, sahip olduğu nimetin kıymetini bazen unutur ya; yürümek de bu nimetlerden biri olsa gerek.

Dikkat ederseniz, sabah gözümüzü açtığımızdan itibaren bir yürüme eylemi başlar. Yürümezsek, ilerlemezsek yüzümüzü bile yıkayamayız. Sonra iş veya okul yolculuğu… Özel helikopteriniz bile olsa, ona binmek için bir miktar yürümek zorundasınız.

Yürümek rutin bir eylemden çok ötesidir. Bazen böyle sıradan, bazen de fazladan yürümeniz gerekir. Hastalanır doktora gidersiniz. Dizlerim ağrıyor, dersiniz. Doktor ilaç yazar ve “Yürümelisin!” der. Psikolojik sorunlarınız vardır. Psikolog ilk iş olarak yürümeyi tavsiye eder. Beli ağrıyana, başı ağrıyana, obezite hastalarına, diyabetlilere “Yürümelisin!” der doktor. Parkinson ve Alzeihmer gibi yürümekte zorluk çekilen hastalıklarda bile yürümek, ilk tavsiyeler arasındadır.

Bazen yavaş bazen hızlı… Ama yürümek her zaman önemlidir. Koşacaksın değil, yürüyeceksin. Herhangi bir spor dalında ısınma hareketlerinden bile önce birkaç adım yürümek gelir. Bu spor koşu, futbol gibi ayaklarla alakalı bir spor olmasa bile en başta hiç değilse çalışma yapacağımız yerde biraz yürür öyle başlarız.

Peygamberin(Allah’ın selamı üzerlerine olsun) hayatlarında da yürümenin önemi büyüktür. Her hicret yürümekle olmuştur. Lut Aleyhisselam yanında bir avuç müminle, kavmini bırakıp giderken onlarla yürümeyen eşi geride kalmıştı.

Nuh Aleyhisselam gemiye, kendisine akraba olmayan müminleri doldurmuşken, bir adım ötesindeki oğlu sırf o gemiye yürümediği için tufanda boğuldu. Gücü kuvveti vardı. “Ben bu gemiye bineceğime şu karşıki dağa çıkarım.” diyordu. Yani meseleyi küçümsedi. “Ben şu kadarcık yolu yürüyüp gemiye binsem ne olur ki?” dedi. Daha fazlasını yapacaktı kendince. Ama önemli olan daha fazlasını yapmak değil, o an müminlerle birlikte olmaktı.

Yürümek, düşmanın dikkatini dağıtır. Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) dostu Hz. Ebu Bekir’le yürüyüp mağaraya saklandıklarında, Hz. Ebu Bekir’in oğlu mağaranın önünde hayvanları yürüttü ki onların ayak izleri kaybolsun. Yani bazen birkaç hayvanın yürümesi bile önemli iken; şuurlu, aklı başında insanların yürümesi nasıl önemsiz olsun?

“Filistin için yürüyorsunuz da ne değişiyor?” diyorlar. Çok şey değişiyor. Yolları tek şeride indirdiğimizde hayatın seyri değişiyor. Araç kullananların bir kısmı kornalarla bize eşlik ederken, diğer bir kısmı da kilometrelerce ötede katledilen çocukların, kendi hayatlarını nasıl felç ettiğini düşünüyor, uyanıyor.

Durmak bir mana ise yürümek bin bir mana içerir. Akan su kir tutmaz derler. Yürüyen toplum da sosyal kokuşmanın, bozulmanın, yosunlaşmanın önünü almış olur. Hem Kudüs için yürüyen, farkında olmasa da önce kendisi için yürümüş olur. Nuri Pakdil merhumun dediği gibi,

“Yürü kardeşim! Ayaklarına bir Kudüs gücü gelsin!”

Şehadete ve hak yolunda yürüyenlere selam olsun.

Diğer Yazıları

Tüm Yazıları

Diğer Yazarlar

Tüm Yazarlar