Sezgin Özbay

Çocuk safiyetinde yaşamak hayatı

09.01.2020 07:09:07 / Sezgin Özbay

Hamd âlemlerin Rabbine, salât ve selâm da O’nun pak Rasûlüne olsun.

Çocukluğunuzu hatırlar mısınız? Yaşar mısınız onu zaman zaman? Yoksa “Büyümem gerekmedikçe zaten her an çocukluğumla yaşarım.” diyenlerden misiniz?

Çocukken her şey daha soyut ama daha net gelir insana… Çocukken mesela, gördüğü rüyaları gerçek sanır insan. Çocukken ne ilginçtir ki, gerçekler de hayal gibidir.

90’larda çocuk olanlar bilir; Körfez Savaşı vardı. Biz İncirlik üssüne yakın olduğumuz için daha bir korkardık. Koli bandının adı bizde Saddam bandıdır mesela. Amca ve dayı çocuklarıyla her gün onlarca hayal kurardık. Hayallerimizde generali öldürürdük, ordu dağılırdı, savaş biterdi; herkes bizim gibi yürekli çocukları tebrik ederdi falan…

Saftık çocukken, masumduk. Bizi mutlu edecek şeyleri hayal ederek, sanki o şeye ulaşmış gibi mutlu olurduk. Geçenlerde uyusun diye kıssa anlattığım kızım, elindeki mavi kapakla oynayıp duruyor, uyumuyor. Saat olmuş on bir buçuk… Kızmadım. Çünkü o uyuyunca üzülen yine ben olacağım, biliyorum.

Sabah uyandı, biraz hüzünlü… “Rüyamda hiç engelli insan görmedim.” dedi. Görsen ne olacaktı, diye sordum. “Dün elimde mavi kapakla yattım. Rüyamda engelli birini görsem ona mavi kapakla tekerlekli sandalye yapacaktım ama görmedim.” dedi. Kuzeninin engelliler için mavi kapak topladığını görmüş; mavi kapaklarla tekerlekli sandalyenin tekerleği yapılıyor sanıyormuş meğer. Dahası yapacağı yardımın rüyasında da olsa birini sıkıntıdan kurtarabileceğine inanıyor.

Çocukluğumuzda hepimizin buna benzer saflıkları olmuştur. Saflık güzel şeymiş, insan büyüyünce anlıyor. Çocuk masumiyetiyle dokunmak bir çiçeğe, çocuk saflığıyla mutlu olmak her halinden… Bilim adamı edasıyla araştırmalar yapmak, her şeyi en ince detayına kadar incelemek… Annenin yüzündeki beni, babanın kolundaki aşı izini, babaannenin ellerindeki kırışıklıkları…

Küçükken babaannemin elinin kırışıklarıyla şekil yapardık; yılan, L harfi, S harfi… Durduk yere mutlu olurdu kadıncağız, hoşuna giderdi. Ara sıra “Hadi gelin elimde yılan yapın!” derdi. O da yaşlıların ilgi isteme çeşitlerinden biriymiş demek ki…

Annemle babam bir yere gidecek oldular mı babaannem tüpü, tavayı, buğdayı getirir ortaya koyardı. “Üzülmeyin, ben size kavurga yapacağım.” derdi. O kavurga bize en güzel çerezlerden daha güzel gelirdi. Çocuktuk çünkü… Emeğin kıymetini bilirdik.

Çocukken ufacık şeylerle sevinen insan, büyüdükçe doyumsuz oluyor. Çocukluk şükrü diyorum, bir şükür var; birçok büyüğe nasip olmuyor.

Çocukken insan ulaşamadığı ülkelerdeki insanları hayalinde veya rüyasında kurtarıyor. Ulaşamadığı fakirlere yiyecek götürüyor hayalinde. Büyüdüğünde ise çoğu zaman komşusunun açlığından bile habersiz…

Rabbim çocuk saflığımızın bir kısmını bize geri versin. Çocukça bir hassasiyet, çocukça bir düşünüş ve hiç olmazsa çocukça bir çaba nasip etsin. Âmin…

Diğer Yazıları

Tüm Yazıları

Diğer Yazarlar

Tüm Yazarlar