Nezir Tunç

Gençlik!

08.01.2022 07:01:37 / Nezir Tunç

Gençlik; kimlik ve kişilik kazanma evresidir.

Gençlik; hayatın en dinamik çağıdır.

Gençlik; toplumların istikbalidir.

Bir toplumun geleceğini merak ediyorsanız o toplumun gençlik yapısına bakın. Dolayısıyla bir toplumun gençliği ne durumda ise o toplumun geleceği de o olur. Çünkü bu günün gençliği yarının idarecisi ve yöneticisi olacaklar.

Bundan dolayı temelini sağlam bir gençlik üzerine inşa edenler hep kazanmış ve toplumlara yön vermiştir. Dolayısıyla "gençlik" merkezli çalışan toplumların ömürleri uzun olmuş ve gençlerin olmadığı tüm yapılar ise soyu kesilmiş ve kısa sürede tarihten silinmiştir.

Emperyalist ülkeler, işgal etmek istedikleri ülkeleri artık silah zoruyla değil gençliğinin asimilasyonu üzerinden kendine bağlıyor. Buna da o ülke gençliğinin zihin işgali ile başlıyor, derken yarım asır sonra zaten hedefteki ülke kendiliğinden onlara benzemiş oluyor.

İşte, asimilasyon ile emperyalist ülkelere benzeyen en somut toplum Türkiye toplumudur. Daha yüz yıl önceye kadar fiili savaş halinde olduğumuz emperyalist batı ülkeleri ile Türkiye toplumu arasında gündelik yaşam konusunda pek bir fark kalmamıştır.

İnancımızın kesin olarak yasakladığı zina, faiz, içki... gibi toplumu ifsada götüren ve kötülüklerin anası durumundaki fiil ve eylemler devlet eliyle yapılıyor. Medeni, ticaret, ceza, iş hukuku... gibi sosyal hayatımızdaki sorunların çözüm kaynağı ve bunun gibi günlük hayatın tüm evreleri, emperyalist ülkelerin hayat şekli gibi olmaya da devam ediyor.

Bütün bu değişim ve dönüşüm elbette zulüm, desise ve oyunlarla başladı ancak bu değişimin kanıksanması ise o dönemin gençliğinin zihin işgali ile oldu.

Şimdi ise aynı emperyalist ülkeler, gençliği yalnızlaştırmak istiyor. Gençliği toplumdan, aileden ve birbirinden ayırarak robotlaştırmak çabasındadır.

Avrupa patentli Modern yaşam kültürü, gençler başta olmak üzere toplumda ciddi oranda bir yalnızlık gerçeğini oluşturmuş. Artık geniş aile olarak bir arada oturan pek kimse kalmamış ve çekirdek aile fertleri bile yalnız kalacak yerler arar hale gelmiştir.

Bu kültür; cinnete, güvensizliğe ve paranoyak olmaya zemin hazırladığı için boşanmalar, huzursuzluklar ve aile içi şiddet zirve yapıyor. Dolayısıyla telafisi mümkün olmayan bir sosyolojik travmaya sebep oluyor.

Evet, Batı kültürü, sadece "yalnızlık" hastalığını değil, bununla beraber gençlere "anı yaşama", "zevk peşinde koşma" ve "nasihati kabul etmeme" yi pompaladığı için bu kültürün egemen olduğu ülkelerin gençliği gelecekte o ülkenin imthanı oluveriyorlar.

Peki, çare nedir?

Müslüman toplumlar için çare vahiy kültürüdür.

Gençlerimiz ne zaman bir genç olarak Hz. İbrahim(a.s)i, Hz. Yusuf (a.s)'u, Hz. Musa (a.s)'yı ve  Hz. Muhammed (s.a.v)'i tanırsa.

Ne zaman; Hz Ali (k.v)'yi, Ubeyde bin Cerrah'ı, Zübeyr bin Avvam'ı, Sad bin Ebi vakkas'ı ve Usame bin Zeydi tanırsa.

Ve ne zaman; bunların yolunda giden yakın tarihimizin müstesna şahsiyetlerini tanıyıp örnek alırlarsa o zaman Müslüman gençlik özüne kavuşur ve toplumumuz emperyalizmin işgalinden kurtulur.

Diğer Yazıları

Tüm Yazıları

Diğer Yazarlar

Tüm Yazarlar