Onlarca defa yaşadığımız musibetlerin hangi biri bağrı yanık bu ümmeti uyandırdı? Hangi bir musibet sağanağı binlerce nasihate bedel oldu? Gazze’de on binler kadın ve çocuğun Siyonist katillerin vahşetine kurban edilişinden kim utanmadı? ABD’nin, Suriye, Lübnan, Filistin, Irak ve Orta Doğu Coğrafyasına demokrasi, özgürlük ve barış getirdiğine inanan hayvan mı? Kim inanmadı küresel emperyalizmin, bölge halklarına kan ve gözyaşı getirdiğine, yalan mı; kim inanmadı büyük şeytanın küresel silah tüccarlarına ve şirketlerine bol para kazandırdığına?
Kim utanmadı ey ağlayan şehid, öksüz bebeği! Bak şu Avrupa’ya köpek uygarlığa duymaz mı? Kim utanmadı Gazze’miz, ey yüreğimiz! Şeria nehrinden kirlenmiş çağa tüküren kanlar mı? Kim utanmadı ey yontma taş çağı putperestleri! Adağı insan, kan ve kin çanağı yıllar mı? Kim utanmadı, idam kemendini saran mı? Vadiler, nehirler sırtında ölüm taşıyan Lübnan mı? Kim sadık, kim kezzap siz söyleyin. Kudüs ve Filistin davası için en değerlilerini feda eden Aruriler, Heniyeler, Sinvarlar ve Hasanlar mı?
Ferasetleri bağlanmış bu zevat, kitap okumayı bıraktıkları gün gündemi de yanlış okumaya başladı. Kur’an şairi Mehmet Akif’’, ‘Bir olay hakkında sağlam bir bilgiye dayanmadan, kafadan atıp tutanlar, hiddetlenip öfkeyle başkasına çatan tipler için: “Beyninde öter demdeme-i sarsar-ı cûşan” tabirini kullanmakla isabetli davranıp taşı gediğine yerleştirmiştir. Halkların, bütünden koparılmış ve bağlamından edilmiş bilgiyle sağlıklı bir bakış açısı yakalamaları mümkün değildir. Kur’anî kültürden uzak böylesi nakıs bir bilgi, aynı zamanda duygu, davranış ve tutumların yanlış şekillenmesine neden olmaktır.
Dostlar, bütünü görmek sosyal ve siyasi hadiseleri doğru yorumlamamıza yardımcı olur. Algı yönetmenleri ve manipülatörler, kitleleri bütünden kopararak, mikro bir dünyanın içine mahkûm etmeyi amaçlar. Bu durumda kitleler, Fil’e dokunur ama dokunduğu ve hissettiği şeyin tam olarak ne olduğunu hiçbir zaman anlayamaz. Müslümanların en büyük handikabı bu olsa gerek… Bütünü görmenin önemini anlamak farklı bir şey, bütünü görebilme becerisine sahip olmak daha farklı bir şeydir. Bütünü görmek, bütünü görebilmek özellikle günümüz dünyasında hiç de kolay iş değildir.
Şu hâlde bütünü görmek ne anlama gelir? İnsanoğlu gerçekte bütünlük ve tamlık arayışı içindedir. Algı yönetmenleri ve manipülatörler bütünü parçalamak ve sadece seçilen parçayla bizi muhatap kılarak Müslümanların zihnini yönlendirmek istiyorlar. Gerçekte bize gösterilen parça, kendi içinde olumlu bir anlama sahipken, ait olduğu bütünle birlikte görülünce bizim için zararlı, tehlikeli hatta ölümcül bir anlama gelebilir.
Modern dünyanın eğitim anlayışı ne yazık ki, parçalı ve indirgeyici bir zihin yapısı oluşturuyor. Uzmanlık da aslında puzzle’nin çok küçük parçası üzerinde çok fazla bilgi sahibi olmak anlamına geliyor. Uzmanlar sadece uzmanı oldukları o küçük parçanın dışındaki diğer parçalar hakkında ya hiç bilgi sahibi değiller ya da yetersiz bilgileri var. Hayatı ve olanları anlamak için bu küçük bilgi parçacıklarını birleştirip bütünü görmeye çalışmak gerekiyor. Aksi takdirde, algı yönetmenleri ve manipülatörlerin kurbanı olmaktan kurtulmamız mümkün değildir.
Hülasa siyaset, kültür, tarih ve sosyal içerikli pek çok konuda algı yönetmenleri ve manipülatörler bize fotoğrafın sadece kendi işlerine ve kendi politikalarına yarayan tarafını göstermektedir. Eğer bizler fotoğrafın sadece bize sunulan kısmıyla yetinirsek, gerçeği ve dolayısıyla neler olup bittiğini, neler olup biteceğini anlamamız mümkün olmayacaktır.