Mürvet Okur

Gurup, gurbet ve gariplik

06.01.2023 02:00:56 / Mürvet Okur

Güneşin ufka vuran soluk ışıklarının gitgide daha da solmaya başladığı, akşamın usul usul gündüzün nöbetini devralmaya başladığı, koca bir günün bittiği ve sırtında gün boyu yaşanan yoğunluğun ve yorgunluğun yükünü daha çok hissettirdiği gurup vakitleri ne çok benzer ömrün son anlarına. Bir sükûnet, bir sessizlik ve bir hüzünle beraber koca bir günün muhasebesi hızlıca geçer içimizden. Fırsatını bulup günün bu son vaktinde bir yürüyüşe, bir yalnızlığa ne çok ihtiyacımız var. Bu kısa ama derin yolculuk; ruhun tavını alması, zihnin olan biteni süzmesi ve bilincin demlenmesi için son demlerdir. Böyle vakitlerde çoğumuz dışarda olabiliyoruz. Fakat yoğunluk ve telaşlarımızdan fırsat bulup kızaran ve solgunlaşan güneşe bakmaya fırsat bulamıyoruz. Oysa ilk doğduğu anda tüm dünyayı ışıtan ve aydınlatan güneş; batmaya ve kaybolmaya yüz tutmuştur. Tıpkı bize verilen ömür ve vaktin bir gün son bulacağı gibi...Çocukluk ve gençlik evresi hızlıca geçip olgunluk ve yaşlılık da böyle hızlıca geçecek. Ölüm hakikatini iliklerimize kadar hissettirir bu vakitler. Böyle zamanlarda tenhalaşmaya, kendimizle baş başa kalmaya, iç sesimizi dinlemeye ne çok ihtiyacımız var. Bir tavsiyemdir; mutlaka çıkın bu son yarım saatte. Arada bir yapın ama yanınızda kimse olmasın. Telefon, çanta, cüzdan... hiç bir şey olmadan. Bir ölüm provası gibi yalın ve tek. İçimizde hiç kimseye karşı kin olmadan, kızgınlıkları, küskünlükleri ve dargınlıkları zihnimize almadan, kalbimizdeki hırslarımızı bırakmış olarak çıkmak. Telaşlarımızı, yarım kalmış işlerimizi kenara koymuş olarak çıkmalı bu son yarım saat. Gün boyu, hayat boyu zihnimizi ve gönlümüzü yoran kavgalardan, hesaplaşmalardan, içimize attığımız tartışmalardan sıyrılmış olarak. Öyle elimizi, zihnimizi ve gönlümüzü boşaltarak çıkmalı ve yürümeli ufku seyrederek, tefekkürün ufuklarında gezerek. Mezardan yeni dirilip çıkmışçasına ve mahşer meydanına yapayalnız gidiyormuşçasına yürümek. Ömrün bitmiş olduğunu, tüm dünya ve dünyalıkların bizi terk ettiğini düşünerek yürümek. Her adımda bizi yoran dünya ve dünyalıklardan uzaklaşmak ve hakikate yaklaşmak ve yakınlaşmak üzere gitmek. Çift yönlü bir gidiştir. Eninde sonunda gerçekleşecek bir yolculuğa hazırlık olsun diye hayata mola vermek. Bu yürüyüşler ve bu akşama kavuşturan son demlere alışsın ruhlarımız. O zaman hayatın, hırsların, kavga ve çekişmelerin beyhudeliği apaçık ortaya çıkacaktır. Ve o an anlayacağız tüm doğuşlar, tüm batışlar, gitmeler ve gelmeler hep O'nu bulmak ve O'na varmak içindir. Bencillik, hırs, malayani tüm çekişmeler bu kutlu varışa giden yolda ayağımıza takılan taşlardır. O taşları fark etmek ve engelleri kaldırmak için yürüyüş, yalnızlık ve tefekküre çok ihtiyacımız var. Güneşin gurubu gurbetinizi ne çok hatırlatır. Bu yalnızlık dünyadaki sürgünümüze benzer. Bu batış faniliğimizi haykırır. Bu kararan gök acizliğimizi simgeler. Sonsuza kadar batıp gitse güneşi kim doğurur? Kim kavuşturur gündüze? Eğer biz bu batışlarda bulabilirsek hakikati, ebedi aydınlığa giden yola varıyordur bu yürüyüş. Ne mutlu yolu O'na varmak olana ne mutlu batarken doğana.

                                                      

Diğer Yazıları

Tüm Yazıları

Diğer Yazarlar

Tüm Yazarlar