Yaşamımızı idame ettirirken birçok eşya ve araç-gerece ihtiyaç duyarız. Bu gerekli eşyaları da önem sırasına göre kategorize eder; sık kullanılanlar, az kullanılanlar ve hiç kullanılmayanlar olarak ayıklarız.
En çok kullandıklarımızı en yakınımızda, göz önünde bulundururuz. Az kullanılanlar aranıp bulunacak bir yerlerde olur. Gereksiz ve işimize yaramayacak şeyleri ise çöp kutusuna atarız.
Bedenimizi incelediğimizde bu ayıklama işleminin Allah’ın mükemmel sanatı olan tüm organ ve sistemimizde de yapıldığına şahit oluruz. Mesela bizim için gerekli olan besinler kan ve enerjiye çevrilirken işe yaramayan besinler bir şekilde bedenden atılır. Bedenden atılamayanlar vücudun bazı bölgelerinde çöp kutusu görevi gören yerlerde toplanır ve birikinti oluşturur.
Bu atıklar bedenden temizlenmediği zaman kişinin hastalanması kaçınılmazdır.
İnsanla bedenin maddi yönüne önem verdikleri halde manevi boyutunu çok az dikkate alır. Dışardan vücudu tehdit eden tehlikelere karşı dikkatli ve tetikte olmasına rağmen ruhen, kalben ve zihnen kendilerine zarar verecek şeylere karşı vurdumduymaz ve dikkatsiz davranabiliyorlar.
Bize faydası olmayan hatta sonsuz zararlar veren en kötü hasletlerden bir tanesi de daha önce yaşamış olduğumuz kötü hadiseleri ve olumsuzlukları sürekli dillendirerek gündemde tutmak, aklı ve zihni sürekli bu olumsuzluklarla meşgul etmektir.
Esasen olmuş bitmiş, geçmişte kalmış, olumsuzlukları artık hiç bir anlam ifade etmediği ve hiç faydası olmadığı halde yıllarca dillendirip bayat çay gibi ısıtıp ısıtıp servis etmek bize hiç bir fayda sağlamaz. Tam aksine hayatın tadını ve tuzunu zehir zemberek eder.
İnsanlar evlerindeki çöpü kokmadan hemen atmak ister. Ya da eski ve yırtık şeylerden kurulmak ister. Ne gariptir ki çöp hükmündeki gereksiz hatıraları boyuna karıştırır. Olumsuz ve yararsız hatıratı zihnimizin çöp kutusuna atmak yerine, hafızamızın başköşesine koyarak ve sürekli kurcalayarak aklımızı ve hafızamızı kokutur ve bulandırırız. Bu gereksiz atıkları zihinde biriktirdiğimiz için o zihin sağlıklı bir şekilde çalışamaz ve faydalı hiç bir işe odaklanamaz maalesef.
60 yaşına gelmiş bir bayan daha gelinken kaynanasının yaptığı haksızlıkları durmadan anlatıp kendini mutsuz edebilmektedir. Bir diğeri yıllar önce görümcesinin bir lafına alınmış ve hala onun kinini güdebilmekte ve boyuna ondan söz edebilmektedir. “Yengem bana şöyle dedi.” , “Arkadaşım bunu yaptı" , “Kayınım, eltim benden şunu esirgedi ben unutur muyum hiç?” Diye diye ömür tüketen, huzur bulamayan kin gütmekten muhabbetin tadına varamadan dünyadan göçenler vardır maalesef.
Bu olumsuz şeylerin tekrarı hayatımızın normal seyrini bozar. Bu hayatın sağlıklı yaşanmasının önündeki engelleri aşamayan insanlar (takıntılı) bir ruh haline bürünür ve ilerde birçok psikolojik sorunlar yaşayabilirler.
Olumsuz geçmiş hadiselere takılıp kalmanın en büyük zararı da; faydalı ve Allah'ın razı olduğu amellere odaklanamamaktır. Kendisi için gerekli olan ilmi ve bilgileri öğrenmede güçlük çekme gibi hafıza ve öğrenme sorunları yaşanır. Zihin alanı aşırı dolu olduğu için ekstra bir şeye alan kalmamıştır nerdeyse.
Öğrenme sıkıntısı yaşayan insanlar öncelikle zihnin temizliğini yapmalıdırlar. İşine yaramayan ve gereksiz alan kaplayan tüm düşünce ve hayallerden arınan bir zihin ancak güzel ve faydalı olan şeylerle meşgul olabilir. Kötü hadiselerin tekrarıyla sadece aklımıza ve zihnimize zarar vermeyiz, çevremizdeki herkes bu olumsuzluklardan negatif yönde etkilenir.
Oturduğumuz ortamın bir havası ve ruhu vardır. Bizim yayacağımız negatif enerji ortamımızı bile kasvetli kılar. Muhabbetimiz çekilmez olur. İnsanlar bizimle konuşurken sürekli olumsuzlukları anlattığımız için daralır ve sıkılırlar.
Ama en önemlisi bu ruh haliyle Allah’a bile düzgün ibadet edememizdir. Hem kötü şeyleri anmak, kalpte kin ve öfke meydana getirir. Kin “hışım”ı tetikler ve hışım haşyet(Allah korkusu)i kalpten söker. Allah'u teala hilm sahibi, çok bağışlayıcı, ayıpları çok örtücü, iyiliklerin karşılığını fazlasıyla vericidir.
"Eğer Allah insanların kazandığı kötülükler yüzünden onlara hemen azap edecek olsaydı yeryüzünde yürür bir tek canlı bırakmazdı...) Fatır/45.
Allah'ın sünneti böyleyse bize yakışan da zamanında olmuş haksızlıkları unutmak, affetmek ya da mahşerdeki hesaba bırakmaktır.
Hele bir davetçi isek ve hizmet alanında ve amelde güzel hedeflerimiz varsa o zaman zihin ve kalp temizleme işini hemen başlatmalıyız. Biliyoruz ki ömür kısa, zaman kıymetli ve az. O halde bu kıymetli ve az vakti geçmişin çöplüğünde değil, şimdiki ve gelecek zamanın imarı ve inşası için değerlendirmek hem aklın hem imanın gereğidir.
Ey geçmişin ızdırap ateşini ta bu güne kadar söndürmeden yüreğini sürekli yakan kardeş!
Artık o ateşi söndürmenin ve yürek bahçeni muhabbet gülleriyle yeşertmenin zamanı gelmedi mi?
O halde haydi bismillah o ateşe iyilik yaparak ve affederek su dökelim inşallah...