Murat Dalkılıç

İnsanlık Ailesini Kurtarmak İçin…

16.12.2020 07:00:06 / Murat Dalkılıç

Bismillah…

Bizim inancımıza, bir yaprak dahi Allah(cc)’ın izni olmadan düşmez, realitesi hâkimdir.

Dünyanın dört bir yanını kuşatan ve kâinatın kendisine hizmet ettiği insanlık ailesini etkisi altına alan Covid-19 salgınının, mesaj yüklü olmaması bizim açımızdan muhaldir.

Dinimizin öğretilerinden biri de “hoşunuza gitmeyen bir durum sizin için hayırlı olabilir” yaklaşımıdır. Yani şer olarak nitelediğimiz dünyevi bela ve musibetleri, algıladığımız ve anladığımız ölçüsünce hayra ve şerre dönüştürmek, insanın imkânı dâhilindedir.

Öyleyse; bu salgın her boyutuyla şer midir?

Yoksa insanlığın sürüklendiği ve içinde bocaladığı; mutlak şerden kurtulmasına vesile olacak ve içinde hayrı barındıran bir uyarıcı mıdır?

Siyonist ve Evanjelist’lerin dünyaya yaydığı kapitalizm, sekülerizm, modernizm, nasyonalizm gibi virüslerin, insanlık üzerinde yaptığı tahribat, öylesine devasa bir boyuta ulaştı ki, kıyametin cüz’i alanlardan külli ve mutlak alanda kopması an meselesi…

Covid-19, nasıl ve kim tarafından ortaya çıktığı veya çıkarıldığı bu yönüyle çok da önemli değil, insanlığın yaşadığı buhranları ve başına kopacak kıyameti gidermek ve geciktirmek için gelen bir görevli olabilir mi?

Ademoğlu;

Kapitalizm ile biricik ilahını;

Modernizm ile yegane dinini;

Sekülerizm ile ebedi cennetini;

Nasyonalizm ile insanlık ailesini;

Pragmatizm, hedonizm, nihilizm, … ile değerlerini terk etti ve kaybetti.

Bu virüsler; ölümü unutturarak ve aile içi iletişimi tahrip ederek, insanlığı bataklığa ve karanlığa gömdü.

Covid-19, dünyanın dört bir yanında, hayatı anlamlı kılan ölüm hadisesini, iliklerine kadar herkese hissettirdi.

Neredeyse günlük yaşamın tamamını, ailenin ikamet yeri olan “ev”e taşıdı.

Soğuk beton duvarların sevgi ateşini söndürdüğü ve dijital araçların duyguları körelttiği ev ortamının; bu görevli vesilesiyle tekrar özüne döndürme fırsatını yakaladığımız söylenemez mi?..  

Evlerden ve dolayısıyla ailemizden fiziki ve duygusal olarak uzaklaşmamıza neden olan işlerimizi evlerimize taşıdık.

Ebeveyn ve öğrenci açısından birbirimizden uzaklaşıp bir başına kalıp rahat hareket etmek için makul ve inandırıcı bir gerekçe olarak gördüğümüz okulu en etkin odamıza yerleştirdik.

Biz, birbirimizden çok uzaklaştık; birbirimize tahammül edemez olmuştuk. Tabiri caizse kavimler arasındaki ırkçılık hastalığının oluşturduğu psikolojik travmanın bir çeşidini aile içinde yaşar olduk.

Hani derler ya; gözden ırak olan gönülden de ırak olur. İşte şimdi yan yana ve göz göze geldik. Gönüllerin ısınması ve muhabbetin oluşması için bulunmaz bir fırsat…

İşte bu görevli bizlere “siz birbirinizden ayrı-gayrı olamazsınız” demekte…  

Vakit, aile içinde; sevgiyi harlama, hürmetleri yeşertme vaktidir.

Haydi!.. Büyük insanlık ailesini kurtarmak için kendi ailemizi ihya etmeye…

Allah(cc)’a emanet olunuz.                                                                                        

Diğer Yazıları

Tüm Yazıları

Diğer Yazarlar

Tüm Yazarlar