Son günlerde Risale-i Nurların bir kısmının tahrifata maruz kaldığı yönünde bazı açıklamalar yapıldı. Tahrif edildiği öne sürülen Risalelerin bazı bölümleri de medya ile paylaşıldı. Zahiren iyi niyetle yapıldığı gözlenen bu açıklamalar, aslında Risale-i Nur`a olan teveccühlerin sarsılmasına neden olacaktır.
Risale-i Nurların tahrif edildiği açıklamaların "Üstad, Kürt mü? Türk mü?" tartışmalarının akabinde gelmesi bu şüpheyi daha da pekiştirmektedir. Asrımızın manevi doktoru hükmünde olan Üstad ve yine asrımızın manevi eczası hükmünde olan Risale-i Nurlar, böyle sıradan tartışmalarla gündeme gelmesinin bir tek amacı vardır, o da Üstad`a ve Risalelere olan teveccühün azalmasını/azaltılmasını sağlamaktır.
Tahrif edildiği öne sürülen kısımlar, Risale-i Nur`un ancak bin de biri kadardır. Bu kısımların bir bölümü bizzat Üstad Bediüzzaman tarafından yapılmışken, bir kısmı da Üstad`ın Risalelerinde tasarruf hakkı verdiği talebeleri tarafından yapılmıştır. Genellikle "Kürt" kelimesi ya tamamen silinmiş veyahut "Kürt" yerine "Şarklı" kelimesi kullanılmıştır.
Risalelerin tahrif edildiği bölümler ancak orijinal nüshalardan anlaşılabilir. Bu tahrifatların olduğunu ileri sürenlerin (ki gerçekten de bazı yayın evlerinden çıkan Risalelerde bu tahrifat mevcuttur) ellerinde orijinal metinler olduğuna göre ve bazı yayın evlerinde de orijinalleri basıldığına göre bunu gündeme getirmek hiçte akıl karı değildir.
Risalelerdeki tahrifatları gündeme getirenler, sanki Risalelerin tamamı tahrif edilmiş gibi bir hava oluşturmaktadırlar. Bu da ister istemez insanların Risalelere su-i zanla yaklaşmalarına ve Risalelere olan teveccühün azalmasına sebep olacaktır. Bu tartışmaların en üzücüsü ise yıllarca Risalelere hizmet etmiş kişiler tarafından mevzu bahis edilmesidir.
Üstad Bediüzzaman, kendisinden ziyade Risale-i Nur`a teveccüh gösterilmesini istemiştir. Ecza deposu olarak nitelendirdiğimiz Risale-i Nurların bu tür konularla gündeme gelmesi gerçekten üzücüdür.
Asrımızın her türlü manevi hastalıklarına çözüm önerileri getiren Risale-i Nurların, bu tür tartışmaların gölgesinde kalmaması için bu tür tartışma ortamlarına girmeyip Risalelerden istifade edeceğimiz kadar istifade etmeye çalışalım...
" Üstad Kürt mü? Türk mü? " tartışmalarına gelince;
Üstad ister Türk olsun, ister Kürt... Üstad`ın Türk olması Türklere, Kürt olması da Kürtlere bir şey kazandırmaz. Bir fakla ki, o da "Kim Risale-i Nurlara ve Üstad`a" sahip çıkıp onun gittiği yolu sürdürebilirse ancak bir şeyler kazanabilir. Aksi halde sadece onun ırkından olmakla kimse bir şeyler kazanamaz. Şayet öyle bir şey olsaydı Arapların hepsi Peygamber Efendimiz (sav)`in ırkından oldukları için cennete girerdi.
Bugün Üstad Bediüzzaman ve Risale-i Nurlar böylesi basit konularla gündeme gelmemelidir. Üstad`ın ve Risale-i Nurların asrımızın ilacı olduğu idrakine varıp, onlardan hakkıyla istifade etmeye ve Risalelerin getirmiş olduğu çözüm önerilerini mevzu bahis etmeye ihtiyaç vardır.
İmanı, hayatın gayesini, ölümü, ölümden sonraki hayatı ve bir çok imani konuyu ayın on dördü gibi ispat eden ve bir nevi tefsir hükmünde olan Risale-i Nurların kıymetini bilip başucu kitabımız yapmamız gereken yerde böyle edna tartışmalarla halkın nazarındaki kıymetini düşürmeye ortak olmayalım.
Dua ile wesselam...