Son zamanlarda Müslümanların vahdeti ile ilgili olarak, coğrafyamızda güzel gelişmeler oluyor.
Karıca kararınca bu iş ile alakadar olan Müslümanlar var. Bir gayret ortaya koymuşlar. Müslümanların vahdeti adına çalışıyorlar.
Müslümanların her zilletinin altında yatan sebep, her yenilginin ardındaki gerçek bu vahdetsizliktir.
Her sohbetimizde dile getirdiğimiz, hangi camia, grup ve yapı ile oturduğumuzda, şikayet ettiğimiz ana unsur bu vahdetsizlik illetidir.
Sözde karşımızda oturtup ha bire dövdüğümüz bu vahdetsizliğe nasıl bir çare bulmalıyız? Veya bunu ortadan kaldırmak için ne yapmalıyız? Ne yapıyoruz?
Ne yazık ki dünya Müslümanları hakkında şikâyet ettiğimiz bu illet bizleri de kaplamış. Aynı şehirde aynı mahallede aynı sokakta yaşadığımız Müslüman kardeşlerimiz, eğer başka grup ve cemaatten iseler bizim için vahdet bitmiştir. Hele hele eğer sistemin dışladığı Müslümanlardan iseler çalışmalarımızın zarara görmemesi için de selam sabahı bile keser, görmemezlikten geliriz. Veya bir konuşmamızda bir tartışmaya girer olmadık şartlar ileri sürer aramızdaki kardeşliği bitirirz. Ondan sonra vahdet edebiyatı yaparız. Hiç ülkemize, vahdetsizliğimize değinmeden, dünya Müslümanlarının vahdetsizliğinden de vururuz da vururuz.
Önce iğneyi kendimize çuvaldızı başkasına batırmalıyız. Ben acaba Müslümanların vahdeti adına ne yaptım? Hangi cemaatteki Müslümana selam verdim? Hangi başka cemaatte zordaki Müslümanın hal ve hatırını sordum? Hangi başka cemaatin etkinliğine katıldım? Müslümanların arasındaki muhabbetin geliştirilmesi için ne gibi bir çabanın içine girdim? Eğer bu sorulara verecek cevaplarımız varsa o zaman bu konuda söz söyleme hakkını da azıcık kendimizde bulabiliriz. Yoksa ayetin tehdidiyle “niçin yapmayacağınız şeyi söylersiniz” ile karşı karşıya gelir. Allahın gazabına uğrarız.
O zaman hiç vakit kaybetmeden samimi bir şekilde bir vahdet programı oluşturulmalı. Vahdet derken Müslümanların birleşip tek bir yapı haline gelmesinden bahs etmiyorum. Çünkü bunun şu anda olması mümkün değildir. Bu bizim için bir hayaldir. Bir gün gerçekleşir inşallah. Ama vahdet derken Müslümanların ortak sorunlarında bir araya gelip ortak çözümler oluşturma çabasından bahs ediyorum. Farklılıklarımıza değil ortaklıklarımıza bakarak onda vahdeti oluşturmalıyız. Eğer böyle yaparsak inşallah diğer meselelerinde daha kolay hal edileceğimi göreceğiz.
Merhum Şehit Hasan Elbenna`nın da dediği gibi “ ittifak ettiğimiz meselelerde yardımlaşalım. İhtilaf ettiğimiz meselelerde birbirimizi mazur görelim.” Böyle yaparsak o zaman bizi birleştiren unsurların ne kadar çok olduklarını görmüş olacağız. Aslında, hepimizin aynı şeyleri düşündüğümüzü görmüş olacağız. Hepimizin hedefinin bir olduğunu göreceğiz. Gerçek kardeşliğin tadına varmış olacağız.
Böyle bir vahdet olursa inşallah o zaman yavaş yavaş gerçek kardeşliğe adım atmış oluruz. Bunun dışına masa başlarında attığımız nutuklar, ekranlarda söylediğimiz söylemler sadece lafta kalır. Hep aynı dairede döner dururuz da bir arpa boyu yol almayız.
Evet, Müslümanların vahdet fikirleri bizi de heyecanlandırıyor. İmanımızı da heyecanlandırıyor. Yıllarca hasretini çektiğimiz milletlerin ümmet kardeşliği kanımızı kaynatıyor. Bir Mısırlıya bir Gazzeliye bir Iraklıya bir Afrikalı kardeşimize sarılmanın hasretini çekiyoruz.
Ama kapı komşumuz olan bir kardeşimize de bu kucaklaşma hasretini çekmiyorsak, bir diğer cemaatteki bir kardeşimize de özlem duymuyorsak bu vahdet, sadece hevadan kaynaklanan, içi boş bir nefis kuruntusu ve tatmin aracıdır.
Gelin fazla uzaklara gitmeyelim yanı başımızdaki kardeşlerimizden başlayarak bir muhabbetleşelim. Daha sonra kardeşlik hukukunu aramızda cari kılalım. Daha sonra candan kardeşler olalım. Daha sonra ortak müştereklerimizde ittifak ettiğimiz meselelerde ortak hareket edelim. İhtilaflarımızı hoş karşılayalım.
İslam düşmanlarına karşı izzetli, Müslümanlara karşı tevazu sahibi olalım.
Ey Müslümanlar, mü`min kardeşler olalım!
Doğruhaber