Bunu hep yapıyorlar. Her sıkıştıklarında, halkın İslama ve Müslümanlara meyletmesini gördüklerinde hemen derin abilerine koşuyorlar.
“Kurtar abi, abilerin abisi. Vatan elden gidiyor. Şöyle derinlerde bir şeyler yok mu? Şu derin, dibi görünmez yüksek fikirlerinizden faydalanalım. Bu halk gerçekleri bilmiyor. Onlara gerçekleri anlatalım. Allah, peygamber deyip halkı kandırıyor bu Hizbullahçılar abi.
-Nasıl olur oğlum? Bizden habersiz bu ülkede kuş uçmaz. Hangi konuda bilgi istiyorsun?
-Bunlar Hizbullahçılar hocam. Ülke elden gidiyor. Şimdiye kadar doğu ve güneydoğuda idiler. Şimdi her tarafta yayılmışlar. Önünü alamıyoruz. Derin abiler bizi görevlendirdiler. Halkın onlara olan bu meylini ve teveccühünü kırmak için dört koldan saldırıya geçtik. Sağdan, soldan, hatta PKK den de yardım alıyoruz. Önünü alamıyoruz, yani anlayacağınız yine işimiz size düştü. Derin abilere yine muhtaç olduk.
-Ulan oğlum sizin gibi ikiyüzlü insanlar görmedim. İşinize geldi mi adamı vezir, gelmedi mi de adamı rezil edersiniz. Şimdi ben size ne söyleyeyim? Zaten kaç defa bu konuda bilgi istediniz alelacele verdik de rezil olduk el aleme. Neden önceden haber vermiyorsunuz da şöyle güzel bir derleme hazırlasak. Şimdi sana ne söyleyebilirim? Önce sen bir konu hakkında bilgi ver de ben de üstüne eklemeler yapayım.
-Komutanım Hüseyin Velioğlu, Edip Gümüş, Cemal Tutar, Hacı İnan, Hizbullah`ın önde gelen adamlarıdır, şimdi kayıptırlar. Bunlar hakkında bir bilgi verirseniz belki halkın teveccühünü kırarız.
-Yavrum aynı yalanı kaç defa söyledim. Bunları ben eğittim. Bunları ben topladım. Helikopterlerle köy köy gezdirdim. Geceleri asker üniforması ile kışlalarda yatırdım. Gündüzleri korucularla köylere gönderdim. Bundan bir senaryo yapın işte oğlum. Onu da biz mi yapalım?
-Komutanım bunlardan biri hariç hepsi hayatta. Şimdi biri çıkar bir delil, adres ister zor durumda kalırız. Ama Hüseyin Velioğlu ölmüş. Biz onun üzerine konuşsak daha güzel olur. Nasıl olsa cevap verecek hali yok.
-Tamam tamam. Ben konuşurum sen de uygun bir şekilde dizersin. Zaten bu sizin işiniz. Çokça abartıp beni zor durumda bırakmayın. Geçenlerde yine böyle bir hadise oldu. İşin içinden çıkamadım. Yalanlamak zorunda kaldım. Benim dinle minle de pek lakam yok. Onun için bu işlere fazla bulaştırmayın. Şöyle duvara bir çamur at. Tutmasa bile izi kalsın yeter. Bu vatan için ölmeyi bile göze alarak çalıştık. Biz görev adamıyız. Ne verilirse onu yaparız.”
İşte yine manşetlik bir yazı daha doğuyor.
Emniyet genel müdürü meclis araştırma komisyonunda söylediği acı gerçekler, bu adamlarda kuyruk acısı olmuş. Hizbullahın içine sızamadıkları için yırtınanlar, şimdi de ölmüş insanların arkasından karalamaya çalışıyorlar.
Önünüzdeki bütün kâğıtları karalasanız da boştur. Her senaryonuz hüsranla biter. Kimse sizin bu bayat filmlerinizi seyretmez artık. Çünkü gerçek yüzünüzü bu halk görmüştür. İkiyüzlü tavırlarınızdan bıkmıştır. Bir Müslüman bir münafık görünmenizi çok gördüğünden artık iftiralarınıza da kanmayacaktır.
Bu halk, davası için canını veren, zindanlarda sabreden, sözü, özü doğru olan Allah adamlarını tanımıştır. Yıllardır özlemle beklediği şafağı doğmuştur.
İsmi Arif olanların aslında ne kadar cahil olduklarını da çok iyi biliyor. En iyisi siz başka bir kahraman bulun. Çünkü bunun miadı çoktan dolmuş. Son kullanım tarihi çoktan geçmiş. Bunun vereceği bilgiler sadece ona inananları zehirler.
Artık vazgeçin bu iftiralardan. Boş hülyalara kapılmayın!
Sizin ergenekoncu derinlerdeki bütün gücünüz de gelse, bu peygamberi sevdasının önüne geçemezler.