Mekke’den Habeşistan’a hicret etmelerine izin verilenler arasında Leyla binti Ebî Hasme ve eşi Amir b. Rebia da vardır.
Leyla Hanım eşi ile birlikte yol hazırlıklarına başlar. Onlara ve Müslümanlara en çok eziyet eden Ömer b. Hattap Leyla hanımı görür ve başucuna dikilir.
- Demek, gidiyorsunuz, der. Leyla binti Ebî Hasme: “Evet, Allah’a yemin olsun ki Allah’ın arzından çıkıp gideceğiz. Sizler bize çok işkence ettiniz, bizi ezdiniz, dirlik ve huzur bırakmadınız. Olur ki Allah bize bir kurtuluş yolu gösterir” der. Ömer,
- Allah yardımcınız olsun, der.
Az sonra kocası Âmir b. Rebîa eve geldiğinde, Ömer’deki değişikliği ve onun üzüntülü halini anlatmaya başlar. Hatta Ömer'in Müslüman olabileceğini dahi söyler. Fakat Âmir'in hiç umudu yoktur: “Şunu iyi bil ki Hattab'ın eşeği bile Müslüman olur ama oğlu Müslüman olmaz” der.
Tarih, Amir’i değil, Leyla hanımın öngörüsünü haklı çıkarır.
Çok kısa bir süre sonra Ömer b. Hattap, Müslüman olur. Ömer-i Faruk olur, Resulullah’ın halifesi olur. Halifeliğinde, dönemin süper güçlerini alt eder, Kudüs başta olmak üzere birçok fetihler gerçekleşir. Adaletiyle kıyamete kadar tüm dünyaya nam salar.
***
10 gün önce Yeni Zelanda’da 51 Müslümanın şehit olmasıyla sonuçlanan bir cami saldırısı gerçekleşti. Elhamdülillah ortaya çıkan sonuç saldırıyı yaptırtanların umduğu gibi gerçekleşmedi. Gerek Zelanda’da gerek dünya genelinde İslam adına güzel gelişmeler yaşandı. Bunu derken her şey güllük gülistanlık oldu manasını kastetmiyorum. Şehit kanlarının bereketi her alanda kendini hissettirdi. Kadıköy stadında oynanan bir maç öncesi on binlerce insanın hep bir ağızdan tekbir ve salavat getirmesi alışkın olmadığımız sahnelerdir.
Zelanda’da ortaya konan sahne nasıl bir şekilde birlikte yaşayabiliriz, sorusuna güzel bir cevaptı. Zelanda başbakanı Bayan Jacinda Ardern, başörtülü bir şekilde Cuma namazı kılınan meydanda Müslümanlarla bir araya geldi. Başbakan, ‘Peygamber Muhammed dedi ki, karşılıklı şefkat, merhamet ve sempatileri ile inananlar tek bir beden gibidir…’ hadisini okuyarak, Yeni Zelanda da sizinle. Yasta biz biriz’ sözleriyle konuşmasına başladı. Cuma namazını devlet radyo ve televizyonu naklen canlı verdi. Başbakanın çağrısıyla ülkede çok sayıda bayan başörtüsü taktı.
Hz. Ömer’in cahiliye dönemindeki hikâyesini vermemin sebebi, hidayete kimin ereceğini bilemeyeceğimizdir.
İslam fıtrat dinidir, özgürlük dinidir, adalet dinidir, barış dinidir. Adalet ve barışa herkesin ihtiyacı vardır. İnsanlığın sığınabileceği, ferdi ve sosyal sorunlarına çözüm sunabilecek başka bir din yoktur. Bütün insanlık ‘Kalu[91] Bela’dan beri Allah’ı Rabb ve İlah olarak kabul etmişiz. Ama şeytan, fıtratla oynayıp hak yoldan alıkoymaktadır.
Biz Müslümanlar İslam’ı yaşar, örnek ve numune olabilir, davet ve tebliğimizi hikmetlice yaparsak insanlar fevç fevç İslam’a koşacaktır. Zelanda başbakanının halini gören her Müslüman inanıyorum ki bu tablodan etkilenmiş ve onun hidayeti için dua etmiştir.
İnsanların hidayete ermesini öyle içten isteyelim ki, günümüzün Ömerleri, Halitleri ve İkrimeleri İslam’ın kılıçları, Farukları olsun. Elbette ki emperyalist ve işgalcilere karşı kendimizi, topraklarımızı meşru dairede savunacağız.
Unutmayalım ki bizler yargıç değil, birer davetçiyiz. Kurtuluşumuz; insanları cehenneme göndermekle değil, cehennemden alıkoyma yolunda gösterdiğimiz çabayla mümkündür.