Allah’tan korkmadan, milletimizden utanmadan bir de tükürük yalama masasına sofra diyorlar, daha da acısı “Halil İbrahim Sofrası” diyorlar.
Bazı dostlar iyi niyetlerinden bizim böylesi başlıklarımızı ve tespitlerimizi biraz sert buluyor, bize yakıştırmıyor ama inanın ki hiç öyle değil. Haddi aşmaktan ve aşırılıktan Allah’a sığınırız.
Şu masanın etrafındakilerin yaptıklarını benim “tükürüklerini yalamak” diye tarif edişimi bazı dostlarımız çok daha ağır kelimelerle açıklıyor ama ben yine en efendice olanını seçtim.
Şimdi söyleyin Allah aşkına, şu masada oturanlardan hangisi tükürüğünü yalamadı ve yalamaya devam etmiyor?
En başta bu masanın görünürdeki kurucusu olan adam önceki başkan kumpasa uğradığında asla onun yerine geçmeyeceğini ilan etmemiş miydi? Daha sonra tükürüğünü yalayanların önde gideni olmadı mı?
Sonra o masada yer alanların hangisi defalarca tükürüp tükürüp daha sonra yalamadılar mı?
Ya şu kadının bütün bir milletin gözünün içine baka baka defalarca tükürük yalaması nasıl izah edilir dersiniz?
Ve şu en son, kimilerinin alkışları eşliğinde, kimilerinin gözyaşları ve öfkeleri eşliğinde tükürüğünü yalayan adama ne dersiniz?
Kimdir, hangi güçtür ülkenin yönetimini devralma yarışındaki bu adamlara tükürüklerini yalatan? Veya hangi suçlarıdır açığa çıkmasından korktukları ve hepsine birden tükürük yalatan suç?
Yarın bunların daha ne tükürükler yalayabileceğini düşünebiliyor musunuz?
Bir de Allah’tan korkmadan, milletten utanmadan tükürük yalama masalarına “Halil İbrahim Sofrası” adını veriyorlar, Allah’tan korkun be böylesi bir ismi kullanmaktan.
Bu milletin hafızasında sadece sofra kelimesinin bile bir kutsiyeti, bir bereketi ve samimi bir bağlayıcılığı, bir sıcaklığı vardır.
“Halil İbrahim Sofrası” ise bambaşka ve ulvi anlamlara sahiptir, bir anlamda varır Allah’a ulaşır.
İğrenç kasetlerle şeytani güçler tarafından zoraki bir araya getirilen insanlar lütfen bu mübarek ismi bıraksınlar ve masalarına başka bir isim bulsunlar.