Peygamber Sevdalıları olarak Diyarbakır’da icra ettiğimiz Mevlüd etkinliğini söz konusu ederek kendi kendimizi mutlaka aşmalıyız diyorum.
Belki başkalarının yapmadığı, yapamadığı bir şeyler yapıyor olabiliriz, bir anlamda bu güzel bir şeydir. Tesadüfi olmadığını göstermesi açısından defalarca tekrar edilmesi, her birinin bir öncekinden daha güçlü olması da güzel bir şeydir.
Fakat bu bir noktaya kadar böyledir. Kendi kendimizi kesinlikle aşmalıyız, her şeyi olduğu gibi uzun müddet tekrar etmenin sonu iyi değildir.
Peygamber Aleyhisselam’ı hayatın merkezine almak önemli ve ayrıcalıklı bir düşünce ve tespittir. Peygambersiz çağlarda onun getirdiği hayat tarzını yeryüzünün dört bir yanına götürmeyi hedeflemek Şahid Ümmet için en isabetli bir yoldur.
Elbette yılda bir defa Mevlüd etkinliği düzenlemek yeterli değildir. Bunun için yüz binlerin katılımıyla siyer yarışmaları ve benzer etkinliklerimiz de vardır. Ama yetmez.
Mademki Diyarbakır’daki bu etkinliğe İttihad-ı Ulema şahsında dünyanın dört bir yanından Ümmetin âlimleri ve önderleri de katılıyor, yani bu ülkenin sınırlarını aşmış durumda, o halde buna paralel yeni düzenlemeler yapılmalı, bu insanlar memleketlerine gittiklerinde buradan çok daha fazla şeyler götürmelidirler.
Etkinlik her ne kadar 13.30-16.00 arasında gerçekleşse de en az iki saat öncesinden Newruz alanı dolmaya başlamaktadır.
İşte bu uzun zaman dilimi çok daha iyi değerlendirilmelidir. Elhamdülillah insanımız o günü tamamen bu etkinliğe ayırmaktadır.
Kendimizi aşmalıyız derken bunun başında ilahi ve ezgilerimiz gelmektedir, öyle ya en çok onlar sahnede oluyor.
Sadece bu etkinlik için değil Müslümanlar olarak müzik konusu ciddi olarak ele alınmalı, yatırımlar yapılmalı, bestesiyle güftesiyle çok kaliteli eserler üretilmelidir. İslam’dan uzak insanlar bile farkında olmadan bizim eserlerimizi mırıldanmalıdır.
Sonra, ne kadar kaliteli olursa olsun vaktimizin büyük bir kısmını ilahi ve ezgilerle doldurmak da yanlış bir şeydir.
Görsel dünya için de yüksek kalitede eserler üretebilmeliyiz, hiç kimsenin dudak bükmediği, basit görmediği çalışmalarımız olmalıdır. İnşaallah gösterime girmekte olan 6-8 Ekim film çalışmasının devamı gelir.
Hepsinden de önemlisi, asıl kendilerini aşmak durumunda olanlar yazarlarımız ve konuşmacılarımızdır. Tamam, şu gök kubbe altında söylenmedik bir hakikat kalmamış olabilir ama söyleneni en güzel bir şekilde söylemenin de yolları vardır.
Mademki bir daha peygamber gelmeyecek, madem ki biz Şahid Ümmetiz, o halde biz Son Peygamberi bizden sonraki çağlara taşımakla yükümlüyüz, o halde bunu en güzel bir şekilde yapmalıyız.