Yol hipnozunun ne olduğunu biliyorsunuz. Biz yine de kısaca anlatalım; sürücünün seyir halindeyken bir noktaya kilitlenmesi, aracının hızının farkında olmaması, zamanın farkında olmaması, yolda direksiyon başında iken gördüklerini hatırlayamaması, beynin hatalı kayıtlar ve işlemler yapması, işlemcide hatalar oluşmasıdır. Bu durum yola çıktıktan 2 saat sonra başlar.
Yol hipnozuna maruz kalan kişi, algılama yetisini kaybeder. Yolun kaçıncı kilometresinde olduğunu bilmez. Şuralarda bir cami vardı, bir lokanta vardı dediği yerde oraları çoktan geçmiştir. Saatine baktığında akrep ile yelkovanı karıştırır. Yol hipnozuna maruz kalan kişi için nîv mirî yani yarı ölü de diyebiliriz. Bir başka deyişle açık gözle uyumak demektir. Babalarımızın, dedelerimizin deyişiyle sürücü “Şipya radize” Yani ayakta uyur.
Bilincin, yargılama, tartma, hesaplama özelliği kaybolur yol hipnozuna maruz kalan sürücünün.
Bilinçüstündeki bilgiler, bilinçaltındaki bodrum katına inmiştir. Yol hipnozuna maruz kalan sürücü bakarkördür. Bakar ama görmez. Hissizleşmeye başlar. Bütün bunlar kazaya davetiye çıkaran etmenlerdir. Aracın gümlemesi an meselesidir.
Peki, yol hipnozuna maruz kalmamak için neler yapılmalı? Ortalama 6 saat uyuduktan sonra yola çıkmalı, kısa aralıklarla çok su içmeli, kışın aracın içi çok sıcak olmamalı yazın çok serin olmamalı ve bol bol havalandırılmalı, değişik müzikler dinlemeli, molalar verilmeli.
Gazze’de 30 bin şehitten, yıkılan binlerce evden, yurtlarından edilen ve açlığa maruz bırakılan yüz binlerden, ekmeği çok özledim diyen binlerce yetim ve öksüzden, enkaz altındaki ve cesetleri kediler tarafından yenilen Müslümanlardan, kısaca tarihin şahit olduğu ender katliamdan bahsetmeyeceğim.
Halkı Müslüman olan devletlerin başında bulunan ve Müslüman olarak bilinen liderlerin neden bu zulme sessiz kaldıkları sorusuna cevap arıyoruz.
Bunun bir cevabı da şu olsa gerek: Bu Müslüman liderler sıratı müstakim yani doğru yol üzerinde seyrediyorlar ya! Bu Müslüman liderler hayat sergüzeştinde “sıratı müstakim” üzerinde seyir halindeyken sıratı müstakim hipnozuna maruz kalmışlardır.
Menfaat noktasına kilitlenmişlerdir. Araçlarının cehenneme doğru yol aldıklarının farkında değillerdir. Zamanın onları yavaş yavaş yuttuğunun farkında değillerdir. Beyinlerinin yanlış kayıt ve işlemler yaptığının farkında değillerdir. İktidara geldikten 2 sene sonra başlar sıratı müstakim hipnozu.
Algılama, yargılama, hesaplama, yetilerini, acıma hislerini kaybetmişlerdir. Bakarkördürler. Senin gördüğünü görmezler. Kerdirler, yanlış anlamayın sağırdırlar. Kulaklarına işitme cihazı da taksanız duymazlar. Laldırlar, dilleri ağızdaki lokmaların boğazdan rahatlıkla geçmesi için lokmaların yönünü değiştirmekten başka bir işe yaramazlar. Kafa gözleri açık, kalp gözleri ve zihinleri kapalıdırlar. Görmezler. Peki, sıratı müstakim hipnozundan kurtulmak için neler yapılmalı?
Her şeyden önce imanı gözden geçirmeli, abdestin nasıl alındığı kontrol edilmeli, darda kalan Müslümanların halini anlamak için haftada iki kez oruç tutmalı demiyoruz, akşam yemeğini yemeden, çaylar içilmeden, tatlılar yenilmeden yatağa girilmeli ve öyle uyumaya çalışılmalı. Sabah kahvaltısında üç zeytin ve kibrit kutusunun yarısı peynir yenilmeli. Kombiler sıfırlanmalı, soğuk dört duvar arasında soğuk yatağa girilmeli. Bomba sesleriyle uyanamayacaksınız biliyoruz. Öyleyse çalar saat iki saatte bir uyandıracak şekilde ayarlanmalı.
Ve öyle görünüyor ki sadece onlar değil, her birimiz bir şekilde ve değişik bir oranda hipnoz olmuşuz. Bir yere gümleyeceğiz de ama neresi?